28 Ekim 2015 Çarşamba

LİYAKATSIZLIK YOLSUZLUĞU BERABERİNDE GETİRİR

LİYAKATSIZLIK YOLSUZLUĞU BERABERİNDE GETİRİR


“LİYAKATSIZLIK YOLSUZLUĞU BERABERİNDE GETİRİR”
BÖLÜM 1



Saygıdeğer Sağlık Camiasına, bütün çalışanlara vetüm halkımıza en Kalbi duygularımla şükranlarımı sunuyorum. 

Malum, ülkemizin gündemi çok yoğun, en son ve en popüler konumuzsa paralel yapı, derin devlet, ayakkabı kutuları, yolsuzluk vb. hala gündemdeki sıcaklığını koruyor. Yazımızı liyakat, sağlıkta yolsuzluk ve sağlıktaki paralel yapıdan bahsederek üç seri halinde yazacağım.
Öncelikle liyakati tanımlamak gerekiyor; Liyakat Arapça kökenli olup, layık olma, yeterlilik, uygunluk, yaraşırlık anlamına gelir. 

Bu tanımı biraz daha somutlaştırırsak; Örneğin işe eleman alımında, idari makamlara yerleştirilmede, liyakat esası, o işin gerektirdiği bilgi, beceri ve yeteneklere sahip olanların istihdam edilmesini, uygun nitelikte bulunmayanların işe alınmamasını ve atanmamasını ifade eder. 

İstihdam edilecek kişilerin, akrabalık, dostluk, aynı partiden, ayni cemaatten olma veya ayni siyasi görüşü paylaşma, yandaşlık, soyluluk vb. ölçütlere göre değil; görevin gerektirdiği yeterlilik, nitelik ve yeteneklerin ölçüldüğü, aynı şartları taşıyan herkesin katılımına açık olarak yapılan tarafsız, objektif ve hakkaniyete dayalı bir sınav yoluyla belirlendiği sistem olmalıdır.

Türkiye'de daha çok kifayetsiz muhterislerin (yetenek ve yaratıcılıktan nasibini almamış) sahip olduğu öne sürülen bir özellik. Son yıllarda bazı devlet kurumlarında yaygın hale geldiğini görüyoruz. Şaka gibi ama gerçek !!!  

Bay Tufan yada Bayan Tülay mesleğini icra etmek için binlerce insanın arasından sıyrılıp OSYM sınavıyla girmiş, iki dil bilen, doktora/master yapmış insanlar olarak çalışmaya başlayabilirler. 

Ama acı olan yanı bunların üzerine, lisan bilmeyen, lise mezunu şube müdürleri, daire başkanları atanır yada sadece lisans mezunu diye kasap, fırıncı, berber, zabıta göreve getirilir. 

Gerekçede hazırdır; Bu atama liyakate dayalı atamadır?? Liyakat!! Böyle bir şeydir bizim ülkemizde.

Yine bir fıkra anlatmak zorundayım. Konuyu daha iyi pekişeceğini düşünüyorum. Bu meşhur fıkradır ve mutlaka içinizde bilenler vardır, hatamız varsa af edile. Ülkenin birinde kral yoldan geçerken adamın biri iş istemiş ve Kral adama sormuş; Mesleğin nedir? Sen ne iş yaparsın? Adam cevap vermiş; NE İŞ OLSA YAPARIM, YETERKİ İŞ OLSUN. Kralda o zaman seni şu kurumun başına müdür yapsamkabul edermisin? deyince, adam çok iyi olur, ben o kurumu çok iyi idare ederim demiş. Daha sonra seni şu orkestraya piyanist olarak alalım dediğinde, ben piyano çalmayı bilmem ki demiş…

Bizim bürokratlar fıkradaki adamın bile yapamadığını yapıyor ve çok güzel piyanoda çalıyorlar!!!! Artık kılavuzlarımız karga ve burnumuz ..….ta. Sağlık işleri ve sağlık politikamız yap-boz tahtasına döndü. 

Sağlıkta dönüşümün mimarlarından eski bakan “Prf.Dr. Recep AKDAĞ; sağlık çalışanlarının sayısının yetersiz olması nedeniyle “sağlıkta dönüşümün” çalışanların üstüne çok fazla iş yüklediğini söyledi.

Ne yazık ki eski bakan, sağlık çalışanlarının sayısının çok az olduğunu” sağlık sistemi alt-üst ettikten yaklaşık on yıl sonra ve bakanlık koltuğunu bırakınca fark etmiştir!!!..

Biz on yıldır hemen her gün bunu sizlere söyledik ama kulaklarınız duymamıştı, gözünüz görmemişti. Diliniz geçeği söylememek yerine için Lal olmuştu. Sabah şerifleriniz hayırlı olsun!!! Göreviniz bitince bunu söylemenizde aslında Sağlıkta Dönüşümün ne katı kurallarla yapıldığını insanlar dinlenmeden ben yaptım oldu mantığı ile yapıldığını itiraf ettiniz.

Doktor olmanın birinci kuralı nedir? TUS imtihanına girmek ve başarılı olmak değimlidir? Peki şimdi bu imtihanda sıfır bile alamayanlar hangi fakültelerden mezun oluyor ve genel tıp imtihanında 0-40 arası puan alanlar nasıl doktorluk yapabiliyorlar…

Malum bu imtihanı kazanamayanların bir kısmı ‘liyakatları’ dayılarının/siyasetlerinin/cemaatlerinin  nüfuzu  dolayısı ile (!) çeşitli kurumlara bürokrat oluyorlar ve sağlık sistemimizi alt-üst ediyorlar… Bu ülkede bir dönem tıp fakültelerine gidilmeden siyasilerin gücü ile doktor diploması aldılar ve bu doktorlarımız ….. doktorları olarak halen anılıyor acı bir durum değimli?

Üniversitelerdeki akademik yükseltmeler tam bir rezalet haline geldi. Tek bir vaka yayını beş ayrı şehirdeki belirli bir zümrenin elemanları tarafından yapılıyor yada uluslar arası yayınlanmış tezler Türkçeye çevrilerek  kişiler yapmış gibi kabul edildi ve bu insanlar  o yayın/tezlerle  yardımcı doçent, doçent oldular….

Değerli arkadaşlar; Maalesef ve üzülerek belirtmeliyim ki günümüzde liyakat kuralları çok farklı. Sakın kimse beni yanlış anlamasın ve affınıza sığınarak yeni göreve başlamış birinin yanlışlıkla e- mail adresime düşen şu maili paylaşmak isterim. Bu kişi yakın zamanda  hiç anlamadığı bir göreve hastane de müdür olarak atandığını ve tanıdıklarına gönderdiği mailde  aynen şunları ifade ediyor. 

‘Hiçbir şeyini bilmediğim bu kuruma ……abimin hatırı için geldim. Yeni görevimde ülkeme faydalı olabilmek için dualarınızı beklerim bana yardımcı olacak kişi yada kişilerin isimlerini bildirirseniz sevinirim’ diyor. Yani bilime ve ilime ihtiyacı yok, işimiz Allaha kalmış!. Kesinlikle bizim inançlara laf etme gibi bir şey söylememiz söz konusu değil, ama makamlara gelecek kişilerinde için ABC’sini bilmesi gerekli kardeşim. Liyakat olmadığı için bu gün sağlıkta yolsuzluk oranı son on yılda en fazla kurum şeklini almıştır.

Acaba yeni atanan müdür hastane servislerini hasta yakınlarını ziyareti sırasında çalışanları da aynı şekilde görmekten başka bir deyişle her beyaz formalı gördüğünü doktor zannedenler yada adını duyduğu ilaçları eczaneden alıp torbada bakıncaya kadar duymayanlar maalesef hastanelerde o yada bu müdürlüğü görevini yada uzman olarak atanmaktadır!!! Malum olduğu üzere son on yılda sağlık bakanlığı bürokratları fırıldak gibi görevden göreve atanmakta… memurlar o kadar liyakatli ki (!) ne görev olsa yapabiliyorlar, aksini söyleye bilen varmı?

Biz Aktif Sağlık-Sen hiçbir siyasi partinin ne yanı ne sağı ne solu nede karşısıyız biz herkese eşit mesafedeyiz Gerçekleri de söylemekten asla çekinmeyiz. 

Haksızlık karşısında susup şeytanın avukatlığını yapmadık yapmayız da; Hiç etik bulmadığım ve ülkemizin kokuşmuş bir olayıda her hangi bir partinin aday adayı sanki bir makama getirilmek zorundaymış gibi liyakati olmadan makamlara taşınıyor. X Partisinin  milletvekili aday adayı, Yandaş Sendika üyesi E.S bir SGK çalışanı bu kişi kurumca yapılan, şeflik sınavında 100 üzerinden 38 puan aldığı halde SGK  Y İl Müdür Yardımcılığı'na atandı (http://www.memurlar.net/haber/237144/)’… 

İlçe devlet hastanesi başhekim yardımcısı olan tip doktoru, milyonları ilgilendiren SGK'da alınan kararlardan ne anlar? Liyakat hak getire! İlce başhekim yardımcısı olan bu kişi Y ilinin SGK genel müdürlüğüne roketle geçiş yaptırılmıştır. Unutulmaması gereken en önemli konu “Liyakatsizlik yolsuzluğu da beraberinde getirir.” Sağlık Bakanlığı ve Kurumlarında durum farklımı?  Kesinlikle Hayır, hatta daha korkunç yapılanmalar var. 

Bu yapılanma öyle bir hale geldi ki artık metastaz yaptı ve dağılmaya başladı. Her şey normal kabul edilmeye başladı her şey gözler önünde olup bitiyor kimse ağzını açmıyor.Nokta kadar menfaat için inançlar yok sayılıyor. Haramla helal bir birine karışmış ve haram artık çok olduğu için her şey mübah sayılmaya başlandı. Şimdide sağlıktan bir iki liyakatsiz atamaya örnek verelim.

Açık Öğretim mezunu olan ve babasıyla kahve çalıştıran S.B. Manisa Devlet Hastanesi idari Mali İşler Müdür Yardımcılığına, Açık Öğretim İşletme mezunu olan ve eşiyle fırın çalıştıran H.S. Ruh Sağlık Hastalıkları Hasta Bakım Hizmet Müdür Yardımcılığı’na, Kıbrıs’ta otelde çalışan A. S. P. aynı hastanede İdari Mali İşler Müdür Yardımcılığına,

Açık Öğretim İşletme mezunu E.S. Manisa Devlet Hastanesi İdari Mali İşler Müdürlüğüne, Beden Eğitimi mezunu O.Y. Merkez Efendi Hastanesi Hasta Bakım Hizmetleri Müdür Yardımcılığına, Sosyoloji mezunu Y.Y. Kula Devlet Hastanesi Müdür Yardımcılığına, Beden Eğitimi mezunu S.A. Kırkağaç Devlet Hastanesi İdari Mali İşler Müdür Yardımcılığına,Ünye devlet hastanesi de buna yakın bir durum söz konusudur.

Lafın özü şu; Sağlık sisteminde 4 Kasım 2013 tarihinde ki 663 sayılı KHK ile  başlatılan “özerkleştirme” projesi, ilginç atamalara sahne oldu. Proje kapsamında, Türkiye genelindeki hastaneler, CEO yöntemiyle idare edilmeye başlandı. Ancak, bu sistemle birlikte, görevde yükselme kriterleri de esnetildi. Bu esneme sayesinde ise, garson, fırıncı ve beden eğitimi öğretmeni gibi sağlıkla ilgisi olmayan kişiler hastanelerde üst düzey görevlere getirilmeye başlandı ve 2011-2012 yıllarında olduğu 2013 yılında da en fazla yolsuzluk sağlıkta yapıldığı tesbit edildi.
"Sağlık Bakanlığı üst düzey bürokrat ve siyasi erkin yakınlarına yönelik basında çıkan yolsuzluk iddiaları Sağlık Bakanlığı'nda görevini onurlu şekilde yapan bürokratları ve tüm sağlık çalışanlarını rencide etmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'nın Nisan 2013 tarihli raporunda, '2012 yılında gerçekleştirilen yolsuzluk operasyonlarında yerel yönetimler ve sağlığın öne çıktığı' görülmektedir. 

Ayrıca Türkiye'nin, 2013 Yolsuzluk Algı Endeksinde 177 ülke arasından 50 puanla 53'üncü sırada bulunması yolsuzlukların ne kadar genişlediğini ve nerelerden tespit edilebildiğini göstermektedir. 

Yazımızın ikinci bölümünde Ülkemizde sağlık alanında yapılan yolsuzluklar ve bazı kurumlardan örnekler vererek devam edeceğiz.

Saygılarımla
Hüseyin AYHAN

Hiç yorum yok:

KAYBOLAN SADECE VEFA DEĞİL