28 Ekim 2015 Çarşamba

SAVAŞTA KAZANAN OLMAZ, HER İKİ TARAFTA BİR ŞEYLER KAYBEDER.

SAVAŞTA KAZANAN OLMAZ, HER İKİ TARAFTA BİR ŞEYLER KAYBEDER.


Hatırlarsanız gezi olaylarında; “amaç birkaç ağacı korumak yada kesilmesini engellemek değildir” öyle olsaydı Ankara’nın göbeğinde Atatürk Orman Çiftliğinde ne ağaçlar katledildi!! Hiç kimsenin sesi çıkmadı.


Diyerek, herkesi sağduyu ve itidale davet etmiştik. Dershanelerinse mevcut haliyle kapatılmaması, toplumun dengeleriyle oynanmaması ve insanların kutuplaştırılmaması gerektiğini yazmıştık.

Bir yazımızdaysa “Sağlıkta Yolsuzluk ve Çeteleşmeden” bahsetmiş, yönetmek adına hareket edenlerin, liyakatsiz yöneticilerin bilinçsiz tutum ve davranışlarının zulüm ve baskıya dönüştüğüne, günümüz yöneticilerinin en büyük hastalığı olan “yolsuzluk ve zulme-mobbinge” dikkat çekmiştik. 

Hatta; Adaletle Hükmetmeyen her gücün zulmetmeye mahkum olduğunu belirtmiştik.


Son aylardaysa, soluyanların ciğerlerini yakan, zehirli bir sis bulutu adeta ülkemizin üstüne çöreklenmiştir. Birileri tarafından toplumun algısıyla oynanmakta, aynı değerleri kutsayan ve bu güne kadar ortak hareket edenlerin, hatta “ne istedilerde vermedik?” “Zaman kardeşlik zamanı” diyenlerin birbirlerine karşı BEDDUA VE AŞAĞILAMA söylemleri içerisine girdiğine şahit olmaktayız. Bu savaş; Peygamber (sav)’in dahi bizi desteklediği kutsal bir savaştır, harp hileden ibarettir, zafere ulaşmak için her yol mübahtır, hırsızla mücadele cihaddır sözlerini hayretler içerisinde duymaktayız.

Ben kendi adıma! Her iki tarafında masum olduğuna inanmıyorum. Her iki tarafında her geçen gün daha fazla itibar, masumiyet ve inandırıcılığını kaybettiğini görüyorum. Her iki tarafta da kendini Hakk’a ve Milletine adamış, masum, saf ve temiz yürekli birçok insanın olduğunu çok iyi biliyorum. Onları tenzih ederim, ancak umumun durumu, görünen ve bilinenler maalesef bundan ibarettir.

Bilinmeyense, yıllarca sürecek olan bu savaşta kim ne kadar kazanacak? Yada kim ne kaybedecektir? İşte onu şimdiden söylemek çok zor. Kazanan ne kazanırsa kazansın? Kaybeden ne kaybederse kaybetsin, EN ÇOK KAYBEDEN MİLLETİMİZ VE ÜLKEMİZ OLACAKTIR. Dövizin ve faizlerin yükselmesi, son gelen zamlar vs. bütün bunların habercisi değil mi?
Her iki tarafta da liderler adına hareket eden, onlar adına iş yapan, kendi çıkarları uğruna herkesi yönetip yönlendirmeye çalışan ve tarafları kışkırtanların olduğu açıktır. İşte bunun için bu çatışmanın adı “KURMAYLARIN YADA ÇIKARLARIN SAVAŞIDIR.”
Her iki tarafta iyiler kadar kötülerin ve kötü niyetlilerinde olduğu bellidir. Bakan ve vekil istifaları ile iktidar yada siyaset kanadı bir nebze olsun kendini temizlemiştir. Ya cemaat cephesi? Onlar kendi içindeki kötüleri ve kötü niyetlileri ne zaman temizleyecek? Sakın bizim içimizde Haksızlık ve zalimlik yapan, masumlara iftira atan, başkalarının gizli hallerini yada mahremini araştıran ve kötü niyetli hiç kimse yok denilmesin.
Cemaat kanadı kendini temizlemedikçe, fenalık ve hüsrandan öteye gidemez. Liderleri adına kötü niyetlerle hareket edenler, sadece kendi çıkar ve hedefleri için her yolu mübah görenler? İşte onlar her iki cihanda da kucağında ateş taşıyanlardır. Bu ateş önce onları, sonrada yakını ve etrafındakileri yakmaktadır. Hırs ve ihtirasın alevi her geçen yükselmektedir. Bu çatışmayla birlikte hemen her eve, her topluluğa, her yere ateş düşmüştür. Toplumun en önemli gündemi bu olmuş, herkes bir cepheyi tutar ve taraf olmuş, anne babalar dahi çocuklarıyla tartışma sürecine girmiştir. Bu süreçte hepimizi bekleyen felaketin boyutları belli olmuyormu?
Diğer yandan; Eğer yerel seçimde İstanbul başta olmak üzere bazı büyükşehirleri kaybettiğinde daha da hırslanacak, eğer bu durum cemaatin zaferi sayılacaksa, kendisine hiçbir fayda vermeyecektir. Çünkü böyle bir durum sorunu çözmeyecek yada cemaati kurtarmayacaktır. Ya tersi olur ve seçimlerden iktidar başarıyla çıkarsa, rakipleri daha da hırslanacak ve yeni yeni hamleler yapacak, bu süreç böylece sürüp gidecektir. Çünkü kökü dışarıda olan bu hareketin oluşumu uzun yıllar almıştır, ıslahıda yıllarca sürecek ve hemen bir anda olmayacaktır.
Bu çatışmada bir ihtimal daha varki, SULH VE KARDEŞLİK şuan pek mümkün görünmüyor. Ama unutmamak lazımki; SAVAŞTA KAZANAN OLMAZ, HER İKİ TARAFTA BİRŞEYLER KAYBEDER. Tarih boyunca hep böyle olmadı mı?
Bu günkü yaşadıklarımız, ibrenin tersine döndüğü, geminin rotasının değiştiği, ülke tarihinde zaiyatlarla anılacak olan bir milat, bir dönüm noktasıdır. Paralel yapı, derin devlet, haksızlık ve zulümler sadece emniyet ve yargı cephesinde değildir. Devletin, kurumların yada idarenin hemen her kademesinde kendi çıkarları için kamu imkanlarını kötüye kullanan birçok yapılanmalar var. “DEVLETİN MALI DENİZ? YEMEYEN KERİZ” vb. söz ve deyimler nerdeyse Milli Atasözümüz olmuş, “ÜZÜMÜ YE, BAĞINI SORMA” toplumun hayat prensibi haline gelmiştir. Çalışmadan zengin olmak, daha çok kazanıp daha çok tüketmek, makam ve dünyalık hırsı taa kemiklerimize kadar işlemiştir. Daha geçenlerde TBMM komisyon başkanı bir vekilimiz ne demişti?

Adam bazen geliyor; “Hocam beni genel müdür yap, dosyam tertemiz” diyor ve dosyasını koyuyor. Ne iş yaptın deyince sayıyor; şurda, şurda, şurda şu…
Ben seni genel müdür yapmam diyorum.
“Hakkımda açılmış bir tek dava yok” diyo
Eeee sen iş yapmamışsın ki dava olsun hakkında…
http://tv.cnnturk.com/video/2014/01/28/programlar/aykiri-sorular/burhan-kuzu-enver-ayseverin-sorularini-yanitladi-aykiri-sorular-27-01-2014/2014-01-27T2045/ (14:00-15:00 dakika arası)

Sonuç her ne olursa olsun; Bu işin sonunda en fazla kaybeden halkımız ve ülkemiz olacaktır. Onun için en büyük sorumluluk taşıyan ve ders çıkarması gereken yine bizleriz. Ülkenin başına gelecek bu felaketi-savaşı yıllar önce gören, “Haliçteki Simonlar” kitabıyla yazdıklarının bedelini en ağır şekilde ödeyen, her iki tarafında gazabına ve hışmına uğrayan Hanefi AVCI şöyle diyor;

“ALLAH (cc) YARATTIĞI (DÜNYA) ÜZERİNDEN EL ÇEKMEMİŞTİR. O HERŞEYİ BİLİR. Allah’ın yaramaz işi yoktur. İlahi adalet mutlaka tecelli ediyor. Acı ilaç misali biraz bizi rahatsız etsede zahmeti, rahmete dönüştürüyor. Olup biten bir çok şeyin sonunda hepimiz için hayırlı olacağına inanıyorum.”

Son olarak; İnşallah yanlış yapanlar, yaptıkları zulmün farkına varırlar ve gerçek bir inancın vereceği adalet duygusuyla hareket ederler. Bu yaşananlardan hepimizin çıkarması gereken dersler var, hepimizin üstüne yüklediği ağır bir sorumluluk ve tarihi veballer var. Üzerinde en çok düşünmemiz gereken konuysa; “Hem Allah İnancı hemde zulüm, iftira ve haksızlık” hepisi bir arada, aynı yerde veya aynı kişide nasıl bulanabilir?
ERCAN KUYUCU

Mevzuat Sekreteri

Hiç yorum yok:

KAYBOLAN SADECE VEFA DEĞİL