18 Kasım 2015 Çarşamba

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMDE EN ÇOK KAZANAN KİM OLDU?

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMDE
EN ÇOK KAZANAN
KİM OLDU?



Sokakta üç kişinin konuşmasına tanık oluyorum. Biri diyor ki: “Başka ülkelerde bizdeki gibi hemen MR istemiyor doktorlar. Bizde çok isteniyor.” İkincisi: “Eeee tetkik başına para kazanıyor doktorlar.” Diğeri: “Hani nerde kaldı Hipokrat yemini” diyor.


Doktorları ayıplayıp giden bir konuşma sürüyor.
Anlaşılan o ki, sağlık sisteminin içinde bulunduğu durumun sorumlusu doktorlar.


Sanki 2003 yılından beri yürütülen sağlık reformunun en güçlü ayaklarından biri “hastanelerin özerkleştirilmesi” değilmiş gibi…


2000 öncesi dönemle karşılaştırınca hastanelere başvuru üç kat, yatan hasta sayısı 2.2 kat artmış durumdadır. Birileri bu durumu, sağlık hizmetlerine erişimin artması olarak tanımlayıp, bunu seçim malzemesi haline getirmedi mi? Getirdi.


TÜİK’in Sağlık Araştırması’na göre son bir yılda uzman hekime başvurma ihtiyacı olduğu halde başvurmayanların oranı yüzde 13’tür. Bu kişilerin üçte biri ise, başvurmama nedenini “ödeme güçlüğü (Çok pahalı olması ya da SGK’nin karşılamaması)” olarak belirtmektedir. Demek ki tam olarak böyle bir şey yok, sağlık hizmetinden yararlanmayan bir kesim hâlâ var.


Biraz daha derinleşip hangi hastanelerin başvurusu daha çok artmış diye bakınca, sağlıkta özelleştirmenin sonucunu görüyoruz: Sağlık Bakanlığı hastanelerine başvuruda 2.5 kat, üniversite hastanelerine 3.4 kat ve özel hastanelere ise tam 12.5 kat artış var. Uzun lafın kısası, 1990’larden beri Özal’ı Demirel’i Çiller’i dahil bir çok politikacının bir hayali olan “sağlıkta özelleştirme” son 15 yılda gerçek olmuştur!


Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın “hastane reformu”, kamu hastanelerinin de özel işletmeler gibi yönetilmesini kapsıyordu. Ve o da gerçek oldu. Bugün baktığımızda bir devlet hastanesinin özel hastane gibi kâr etme derdinde olduğu görülür.
Yine rakamlara bakalım: 2000 yılı öncesi dönemde Sağlık Bakanlığına başvuran yaklaşık 100 kişiye bir bilgisayarlı tomografi çekilirken 2013 yılında her 38 kişiye çekilir olmuş. Bu tabloyu sağlık hizmetlerine ulaşma ile mi açıklayalım yoksa işletme haline gelmiş hastaneler, müşteri haline getirilmiş hastalar ile mi?
Özetle, daha çok hasta olup, daha hızlı iyileşiyoruz, daha çok tetkik yaptırıyoruz, daha çok ameliyat oluyoruz vs. Yani sağlık sektörü, günümüzün bacasız fabrikaları.


Kamu hastanelerini rekabete zorlayan, işletmeleştiren ayrıca sağlık personelinin (Hekimler başta olmak üzere) ödeme sistemini performansa bağlayan bir sağlık sistemi kuruldu. Bütün bu çabalar sonucu kazanılan paranın yine de hastanelerin ayakta kalması için yeterli olmadığını görüyoruz.


Hastanelerde, selam vereni, yoldan geçeni, tetkik almaya gelenin-gidenin hastane başvurusu olarak kaydedilip, sağlık hizmetinin tüketiminin kışkırtıldığı bir ortam var artık. Hem kamu hem de özel hastanelerde yapılan gereksiz tetkikler ile hem halka radyasyon saçan hem kamu kaynaklarını çarçur eden hem de vatandaştan katkı payı, özel hizmet farkı vb. şekillerde cebindeki parayı alan bir sağlık sisteminden bahsediyoruz.


SGK, bu ortamda en kritik kurumdur. Zira bu bacasız fabrikaların temel finansörü SGK’dir. Harcanan halkın parasıdır. SGK’nin sağlık harcama yükü giderek artarken olması muhtemel şeylerden biri, 5510 sayılı Yasa’daki “temel teminat paketi” kapsamının daraltılmasıdır. Bu da ekonomik nedenlerle hizmetten yararlanamayan kesimleri artıracaktır.


Ortada bir akılsızlık olduğu açık ve net görülüyor. Ne performansın ne işletmelerin olmadığı bir yerde, SGK’nin bugünkü harcamaları ile daha iyisi yapılabilir. Üstelik hastanın cebinden daha az katkı payı çıkması, sağlık çalışanlarının daha nitelikli hizmet verebilmesi mümkündür. Bir tek koşulla, birilerinin pek kıymetlisi “hastane patronları”nı devreden çıkartarak.

Prf.Dr. Nilay ETİLER

SENDİKACI DA BUNU YAPARSA?




SENDİKACI DA BUNU YAPARSA?

Nöbet Eylemindeki Doktora,
Yandaş Sendikacıdan Tutanak!
Kocaeli'nde Cumartesi Nöbetine karşı eylem yapan bir doktora Sağlık Sen Kartepe İlçe Temsilcisi Cemalettin Doğan tarafından tutanak tutulduğu iddia edildi.


Aile Hekimleri bir süredir aile sağlığı merkezlerinde cumartesi günü nöbet tutulması konusundaki tepkilerini dile getirmek için Cumartesi nöbetine karşı eylem yapıyorlar.

Sağlık Çalışanları Tepkili
Bizimkocaeli.com sitesinden Emrah Taştan'ın haberine göre, Kocaeli'nde Sendikaların çağrısıyla Cumartesi nöbetine karşı iş bırakan sağlık personeli hakkında SAğlık Sen Kartepe İlçe Temsilcisi Cemalettin Doğan tarafından tutanak tutuldu. Nöbet eylemindeki sağlık çalışanına bir Sendika başkanı tarafından tutanak tutularak eylem yapılmasına mani olunmaya çalışılması sağlık çalışanları tarafından tepkiyle karşılandı.


Tutanak İçin En Az 2 Kişinin İmzası Gerekir
28 Mart tarihli tutanakta Sağlık Sen ilçe temsilcisi Doğan'ın isim ve imzası mevcut. Doğan, Rahmiye Aile Sağlığı Merkezi’nde görevli bir sağlık çalışanının işinin başında olmadığını tutanakla tespit etmiş. Ancak tutulan tutanakta Cemalettin Doğan'ın tek başına imza atması da tartışmalara neden oldu. Çünkü resmi olarak bir evrağın hukuken tutanak olarak kabul edilebilmesi için en az 2 kişi tarafından tutulması gerekiyor.






Sağlık çalışanları, aile sağlığı merkezlerinde Cumartesi nöbetlerine karşı yıl başından bu yana yürütülen eylemin Sendikal bir eylem olduğunu belirterek, savunma istenmesine tepki gösterdiler. Ayrıca aile sağlığı merkezlerinin telefonla aranarak kontrol edilmesi ve görevlendirme yazılarında valilik oluru bulunmaması da aile hekimleri tarafından eleştirilen konulardan.

Aktif Sağlık Sen olarak yandaş sendika başkanını kınıyoruz. Bir sendikacıya yakışmayan bu eylemi utanç verici buluyoruz.


Kaynak:
http://www.sendikahaberleri.com/Nobet_Eylemindeki_Doktora_Sendika_Baskanindan_Tutanak/Detay/17054

SAĞLIK PERSONELİ TAYİN VE YER DEĞİŞTİRME İŞLEMLERİ

SAĞLIK PERSONELİ TAYİN VE YER DEĞİŞTİRME İŞLEMLERİ

SAĞLIK PERSONELİ
2015 TEMMUZ DÖNEMİ
TAYİN VE YER DEĞİŞTİRME ŞARTLARI AÇIKLANDI



2015 Yılı Temmuz Dönemi İsteğe Bağlı İller Arası Yer Değiştirme şartları ve münhal yerler açıklandı.

Sağlık Bakanlığının resmi internet sitesinden yapılan açıklamaya göre 2015 Yılı Temmuz Dönemi İsteğe Bağlı İller Arası Yer Değiştirme işlemleri 27.07.2015 Pazartesi günü noter huzurunda bilgisayar ortamında gerçekleştirilecek.


Başvurular; Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü internet adresinde (www.yhgm.saglik.gov.tr ) yer alan Personel Bilgi Sistemi (PBS) üzerinden yapılacak ve münhal kadrolar göz önünde bulundurularak en fazla on (10) tercih yapılabilecek.

Kuraya katılmak isteyenler, PBS üzerinden dolduracakları başvuru formunun çıktısını amirine veya notere onaylatarak T.C. Sağlık Bakanlığı Genel Evrak Şubesi Mithatpaşa Cad. No:3 06434 Sıhhiye /ANKARA adresinde olacak şekilde kargo şirketi veya APS ile gönderecek ya da elden teslim edeceklerdir.


Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’ne göre 2015 Yılı Temmuz Dönemi Yer Değiştirme Suretiyle Atanma Kurası

27.07.2015 tarihi Pazartesi günü noter huzurunda bilgisayar ortamında gerçekleştirilecek.


Ayrıntılar ve münhal boş kadrolar Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri genel Müdürlüğünün internet sitesinde yayınlanmıştır.

Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları olan Bakanlık,Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve Türkiye Kamu Hastaneleri kurumu merkez ve taşra teşkilatında görev yapan sağlık personellerinden ilan tarihi itibari ile çalıştığı ilde ve kurumda 2 yıldır hizmet yapanların başvuru yapabilecektir.


2015 Yılı Temmuz Dönemi Kurum İçi Naklen Atama Kurasına 2014 Haziran ve Eylül Dönemi ve 2015 Ocak dönemi Yer Değiştirme Suretiyle Atanma Kuraları sonucu yerleşen personelin bu kuraya başvuruları kabul edilmeyecektir.

2015 Yılı Temmuz Dönemi Yer Değiştirme Suretiyle Atanma Kurası başvuruları Personel Bilgi Sistemi PBS üzerinden yapılmaktadır.


AYRINTILI bilgi için
http://www.yhgm.saglik.gov.tr/belge/1-40256/2015-yili-temmuz-donemi-istege-bagli-iller-arasi-yer-de-.html

http://www.yhgm.saglik.gov.tr/dosya/1-97233/h/2015temmuzilanmetni.pdf


HEMŞİRESİNİ ÖLDÜREN SAĞLIK REFORMU!


ERKAN DOĞAN'IN ÖZEL HABERİ

HEMŞİRESİNİ ÖLDÜREN
SAĞLIK REFORMU!

Sağlık Muhabiri ve başarılı gazeteci ERKAN DOĞAN'ın geçen günlerde gündeme getirdiği, Hemşire Meliha Kulalı'nın ölümünün yankıları halen devam etmektedir.


Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde, hastane personeli olmasına rağmen yatak bulunamaması nedeniyle acil serviste üç gün kaldıktan sonra başka bir hastaneye sevk edilen Meliha Hemşire’nin ölümü, meslektaşları başta olmak üzere sağlık çalışanlarını ayağa kaldırdı. Vahim olayın ardından sağlık camiasından tepkiler gelmeye devam etmektedir.

Şimdi biz doktoruz ya;
hemşireyiz, laborantız, eczacıyız, ebeyiz…
Ezcümle sağlıkçıyız.
Ne zaman hasta olsak çevremizdekiler espriyi patlatır.
Doktor da hasta olur muymuş?
Efkâr-ı umumiyeye göre biz sağlıkçılar hiç hasta olmayız.
(Olursak da ancak türkülerde oluruz.
Hekim hasta, ben hasta!)
Çevremiz her daldan, her branştan her biri kendi alanında uzman envai çeşit hekim, hemşire, diş hekimi kaynıyordur.
Zaten hastanede çalışıyoruzdur.
Her istediğimizde kolayca muayene oluyoruzdur, tahlillerimiz hemen yapılıyordur, ameliyathane desen, her daim emrimize âmâdedir.
Hülâsa…
Sağlıkçı olduğumuza göre sağlığımız emniyettedir.
• • •
Gerçek ise hiç öyle değildir.
Bir kere, mum dibine ışık vermez kuralı, herkes gibi sağlıkçılar için de geçerlidir.
Üstelik, malûm, terzi de söküğünü dikemez.
Üstüne bir de, ebe çok olunca çocuk ters gelir.
Hele bir hastalanmayalım, ortalıkta kalıveririz!
Ya da, bir gün, yıllardır çalıştığımız hastaneye ölüm haberimiz geliverir.
Akşam evde aniden fenalaşmış, hastaneye bile yetiştirilemeden ex olmuşuzdur.
Cenazenin telaşı, ölümün hüznü biraz dağıldıktan sonra hastanedeki dolabımızın boşaltılması gerekir.
Çekilmiş EKG’ler, yaptırılmış tahliller, sevki yapılmış da bir türlü vakit bulunup yaptırılamamış anjiyolar ortalığa dökülür.
Meğerse, bu memleketteki her hasta gibi çaresiz, sahipsiz olduğumuz anlaşılır.
• • •
Aslında, tabii, eskiden de böyleydi de…
Sürekli aşırı üretim baskısıyla çalışıldığı şimdilerde durum daha da kötüleşti.
Herkesin önce hastanenin gelirini arttırabilmek, sonra da bu gelirden kendi payına düşeni alabilmek için durmaksızın koşturduğu “performans sistemi”nde…
Kimsenin kimseyi düşünecek, kimsenin kimseyle ilgilenecek hali kalmadı.
Hastanenin personeli olsan ne yazar!
• • •
İzmir’de, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Polikliniği hemşiresi Meliha Kulalı hayatını kaybetti geçen hafta.
Kalpten değil, kanserden değil, trafik kazasından değil…
Pnömoniden; zatürreeden, yani!
Kendi hastanesinin göğüs hastalıkları kliniğinde yer bulunamadığı için acil serviste tutulmuş üç gün boyunca.
Servisin yatak sayısı, daha bu ayın başında, personel yetersizliğinden, kırk üçten on beşe düşürülmüş, çünkü.
Sonra Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi’ne sevk edilmiş.
Sevk dediğim, öyle reklamlardaki gibi hava, kara, deniz ambulanslarıyla filan değil…
Çıkışı yapılıp bir başına gitmesi söylenmiş!
Tepecik Hastanesi’ne geldiğinde durumu öyle kötüymüş, belli…
Hemen yoğun bakıma almışlar ama iş işten geçmiş.
İki gün sonra vefat etmiştir Meliha hemşire.
• • •

SAĞLIKTA ŞİDDET VAR! ÇÜNKÜ İNSANLAR MUTSUZ


SAĞLIKTA ŞİDDET VAR! ÇÜNKÜ İNSANLAR MUTSUZ

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMCAN ALMAYA DEVAM EDİYOR!SAĞLIKTA ŞİDDET VAR! ÇÜNKÜ İNSANLAR MUTSUZ.


Sağlıkta Dönüşümün en önemli ayağı Sağlık Kurumlarının Birleştirilmesidir. Ülkemizde sağlık kurumları (SSK,PTT,Polis,DDY v.b) birleştirilmesiyle birlikte vatandaşın sağlıkta hizmete rahat ulaşması kolaylaşmış ve sağlıkta hasta memnuniyeti % 90'lara kadar yükselmiştir.
Sağlık Bakanlığı için övünç kaynağı olan bu durum sağlık çalışanlarına fazla iş yükü, tükenmişlik, mobbing ve sağlıkta şiddet olarak yansımıştır. Son 10 yıldır Sağlıkta şiddetin sürekli şekilde arttığını görüyoruz.
Bu aslında bir çelişkili durumdur. Peki Memnuniyet varken şiddet neden artar ki?
AKTİF SAĞLIK-SEN olarak araştırmalarımız sonunda şiddetin temel nedenleri olarak şunları gördük.
1- Siyasilerin açıklamaları,
2-Hizmeti Sunan (Sağlık Çalışanı) Memnuniyetsizliği
3-Hizmeti Alan (Hasta ve Yakınları) Memnuniyetsizliği
4-Liyakatsız kurum yö- neticileri,
5-Personel yetersizliği,
6-Kurum eksiklikleri
7-Kurumsal Adaletsizlikler ve Kalabalık Kurumlar
8-Basın ve Televizyon .dizilerindeki sağlık çalışanına yapılan şiddetlerin normal bir olgu gibi algılatılması
9- Alo 184 Hattı
10-İletişimsizlik
11- Toplumdaki baskılanma ve Öfke Patlaması Bu nedenledir ki artık günümüzde sağlık çalışanına şiddet olayı olamayan gün yok gibi öyle arttı ki artık saate en az 1-2 şiddet olayı (ayda 850 civarı) yaşanan kurumlar haline dönüşmüştür.
Sağlık Camiasında Aslında şiddetten daha önem arz eden konu ise KURUMSAL MOBBİNG'tir. Son 2-3 yıldır özelliklede Sağlık çalışanları 663 sayılı KHK ile sağlık kurumları/hastanelerin birliklerin eline teslimi ile sağlık çalışanları üzerine baskı o kadar arttı ki sürekli olarak kurum içi yer değişiklikleri ile tehdit edilmeye başlamıştır.

AKTİF SAĞLIK-SEN olarak sağlık çalışanına yapılan Şiddetin artış nedenleri önemli kaynağının Televizyonlardaki şiddet, öfke ve popüler kültür tetikleyen dizi ve bazı gereksiz programlar olduğunu gördük. Diğer taraftan toplumdaki kültürde yozlaşma,eğitimsizlik (kitap okumama vb.), saygının ve bazı yazılı olmayan kültürel değerlerin kaybolması da şiddete vesile olan bazı faktörler arasındaydı.Evet Sağlıkta Dönüşümün mimarları olan sağlık çalışanları ve AB deki meslektaş- larına göre 6 kat daha fazla çalışırken devlet erkinden çok fazla şey istemiyor kutsal bir mesleği icra ederken mesleğini gururla, iş doyumuyla, severek, saygı görerek ve verdiklerinin karşılığını alarak görevlerini yapmak,çocuğunun yanına boynu bükük gitmek istemiyor. Bunu da kendilerinde doğal hakkı olarak görüp, bunu sağlamak devletin kanun koyucu ve yöneticilerinin söylem ve icraatlarında görmek istediklerini görüyoruz.
Hüseyin AYHAN
Aktif Sağlık-Sen Genel Başkanı





AKTİF SAĞLIK-SEN OLARAK HEMŞİRELER GÜNÜNÜ KUTLAMIYORUZ...




HEMŞİRELER GÜNÜNÜ KUTLAMIYORUZ!

AKTİF SAĞLIK-SEN OLARAK HEMŞİRELER GÜNÜNÜ KUTLAMIYORUZ...





Değerli Basın Mensupları; Sizlerin aracılığı ile Sağlıkta çalışanların yaşadığı yıkımlardan bahsetmek istiyorum.
Sağlık Bakanlığı ve Kurumlarında;her gelen Bakan ve bürokrat Sağlık Çalışanlarının özlük haklarını elinden almaya devam ediyor.çalışanların özlük hakları elinden alınırken YANDAŞ SENDİKLARIN ve sayısal olarak çokluğu öğünen diğer sendikalardan kimsenin sesi çıkmıyor,göstermelik basın açıklamalarından öteye gitmiyor.



Bundan on(10) yıl önce taşeronlaşmayı sendikaların istediğini söylediğimde kimse inanmamış ama geçen yıl Sayın Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN bu durumu basına deklere edince herkes sustu bir daha ağzını açmadı.Çünkü son sözü başbakan söylemişti.
Kamuda ve özel sektörde alt işverenliğin yaygın olduğu sektörler ve toplam işçilerin sayıları şöyle:

Sağlık


16 bin 184

Temizlik

471 bin 442

Güvenlik

117 bin 541

Dağıtım

34 bin 621


                                                                               Toplam

585 bin 788

Sağlık camiasında işçi statüsünde çalıştırılarak hakları ellerinden alınan,Sağlık çalışanları (Hemşire,Ebe,Sağlık Teknisyen ve Sağlık Teknikerleri,laboratuar,radyoloji,anestezi v.b…) taşeron olarak çalışan sağlık personeli sayısı 28.000 civarındadır.




Bu sağlık çalışanlarının çoğunluğunu bayan sağlık mensupları oluşturmaktadır.Konuşulurken Kadınlar günü anneler günü,hemşireler,ebeler v.b günler şaşalı günlerdir. Saat 24:00 vurduğunda külkedisindeki gibi araba kabağa dönüşüyor ve gerçeklerle tekrar yüz yüze kalınıyor. Hayatın devam ettiğinin farkına varılırken sorunların katlanarak devam ettiği görülüyor.




Taşeron olarak çalışan Hemşire ve Ebeler ile diğer tüm sağlık personelleri aile düzeni ve sosyal hayatı için işini kaybetmemek için fedakarlıkta bulunan ama kıymetleri hiçbir zaman bilinmeyen Tüm Sağlık çalışanlarının bir parçası olan hemşirelerimiz her yıl aynı sorunlarla yüzyüze kalınmaktadır. Ben bu kadar sorunu olan meslek gurupları için gün kutlanmasını hep göstermelik ve yan ve yandaşların günü olduğuna hep şahit oldum.Bir kaç kişiye plaket verilir diğerlerinin günü bu bağlamda kutlanmış olur.



Şunu hemen belirtmeliyim ki Yaklaşık 395.000 Sağlık personelinin olduğu bir bakanlıkta son altı yılda yaklaşık 256.000 sağlık çalışanı disiplin cezası almış durumda, nerdeyse ceza almamış sağlık personeli yok gibi.

Sadece ceza almayanlar YANDAŞ SENDİKAYA üye olan kişiler ceza almamış gibi görünüyor. İstisnalar hariç diyebiliriz.

Öyle bir kadrolaşma yaşanmaya başladı ki sahada olması gereken hekim ve sağlık personelleri masa başında oturmaya başladı (3.500 doktor 25.000 sağlık personeli) sonra ne oldu sahada bir boşluk oldu bu boşluğu kimle doldurabilirdi.





İdareler çareyi siyasi gücü olmayan,yada yandaş sendika üyesi olmayan hemşire ve ebelere bu yük yüklenerek yaptırmaya başladı,siyasilerle ve sendikalarla cebelleşmek istemeyenler zavallıları ezerek zulüm etmeye devam ediyorlar.Gece nöbetine girmeyenlere hafta sonu gündüzleri nöbet yazılması gerekenlere,hafta sonu yazılmadığından torpililer yerine siyasi ve sendikal yandaşlığı olmayanlar 70-80 saate kadar nöbetler yazılıyor. Sağlık Personeli her yönden yıpranırken halen yıpranma payı yoktur. Yada idareye yakın olanlar ile hekim eşlerine yazılmayan nöbetler varken hangi gün kutlaması bu,Adaletten ve abdestinden şüphesi olmayanlar





Değerli basın mensupları Sağlıkta İNTİHAR EĞİLİMİNİN %22 ye İNTİHARI DENEYENLERİN ORANI %6 İNTİHAR ETMEYİ DÜŞÜNENLERİN ORANIDA %7 de olan bir sağlık sisteminden bahsediyoruz. İntihara eğilimin en büyük sebebi idarecilerin baskıdır. Oranı ise %21 olduğunu dikkatinize sunarım.


%25 ‘ekonomik’, %21 ‘idarecilerin baskısı’, %20 ‘tükenmişlik’, %14 ‘iş yarışı’, %13 ‘ailevi’, %7 ‘işini kaybetme korkusu’ şeklinde oldu. Cevaplardan da anlaşılacağı üzere %21 ile idarecilerin baskısı, en dikkat çekici etken olarak karşımıza çıkıyor.


Sağlık hizmetleri, belirlenen PDC normları altında sağlık çalışanı kadrosunun altında bir sayıyla yürütülmektedir. Örneğin 300 yataklı bir hastane için 400 hemşire kadrosu belirlenmişken 150–200 hemşire ile hizmet verilmektedir. Ebeler hemşire gibi görev yaptırılırken yani meslekler iç içe girmişken kimse mesleğini icra edemeyen personele sayısı fazla iken sahada çalışan ebe ve hemşireler Avrupadaki meslektaşlarına göre 6 kat daha fazla çalışırken,Ülkemizde halen mesleklerin görev yetki ve sorumluluklarını belirleyen kanun ve yönetmelikler yok iken, sağlık mesleklerinin Standart ve Yeterlikleri belirlenmiş iken,Sağlık Çalışanlarını bir birine düşman eden Performans ödemeleri mesleklere göre daha da derinleştirilmesi olurken,farklı istihdam modelleri ile köleleştirilirken,


Ülkemizde Son 2 iki yıldır Sağlık Bakanlığı Kadrolarına sağlıkla alakası olmayan yani LİYAKATI olmayan kişiler yönetici yapılırken (Fırıncı,Kasap,Beden Öğretmeni v.b) hangi gün kıtlamasını yapıyoruz anlamıyorum.


Kim nasıl gün kutluyorsa sadece Kutlamış olmak için Hemşireler Gününüz Kutlu Olsun. Gönlümden geçen bu kadar sorunla uğraşan meslek gurubu olan Hemşireler GününüAKTİF SAĞLIK-SEN KUTLAMIYORUZ.




Saygılarımızla
Aktif Sağlık-Sen
Yönetim Kurulu.A.
Hüseyin AYHAN

EBELER MUTSUZ, EBE /HEMŞİRE YARDIMCILARI UMUTSUZ



EBELER MUTSUZ, EBE/HEMŞİRE YARDIMCILARI UMUTSUZ
21- 28 NİSAN EBELER HAFTASI
KUTLU OLSUN.

EBELER MUTSUZ, EBE /HEMŞİRE YARDIMCILARI UMUTSUZ



Ebelik ve Hemşirelik dünyanın bütün ülkeleri ve bütün sağlık kurumları için vazgeçilmez bir sağlık mesleğidir. Her iki mesleğin de kökenleri ilk çağlara kadar uzanmaktadır. Ebelik ve Hemşirelik dünyanın en eski ve en bilinen sağlık mesleklerindendir.
Ebeler, anne ve bebek sağlığını korumak ve gözetmekle mükellefken Hemşireler ise genelde hasta bakımı ve tedavi hizmetlerinden sorumludur. Sağlık kurumlarındaki hasta bakımı ve diğer sağlık hizmetlerinin büyük bir kısmı Ebe ve Hemşireler tarafından verilmektedir.


Ülkelerin ve devletlerin gelişmişlik düzeyi ölçülürken en temel kriterlerden birisi “Anne ve Bebek ölümleri oranıdır.” Bu sebeple Ebelik ve Hemşirelik hizmetlerinin kalitesi hastalar, sağlık kurumlarının yanında ülkeler ve devletler içinde önemlidir. Bu sebeple sağlıklı bir hayat ve sağlıklı bir dünya için Ebelik ve Hemşirelik meslekleri olmazsa olmazdır.


2014 yılı verilerine göre, ülkemizde “Sağlık Bakanlığı, Üniversiteler ve diğer kurumlarda” 55.000 Ebe ve 140.000 Hemşire fiilen görev yapmaktadır. Buna rağmen Ebe ve Hemşirelelerin görev, yetki ve sorumlulukları konusundaki kanunlar ne yazık ki eksik veya yetersizdir.
Başta sezaryen doğum oranlarının yüksek olması ve diğer sebepler Ebelik mesleğinin ülkemizde fiilen uygulanmasını güçleştirmekte ve bu mesleğin uygulama alanlarını daraltmaktadır. Ebe ve Hemşirelerin iş ve görev tanımları henüz 22.05.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan bir yönetmelikle belirlenmiştir.
Ebe ve Hemşirelerin ülkemizdeki durumu böyle iken, tam olarak ne oldukları veya ne yapacakları? belli olmayan, görev, yetki ve sorumluluk alanları belirsiz olan “Ebe ve Hemşire Yardımcılığı” adıyla yeni bir sağlık mesleği tanımlanmıştır. Aktif Sağlık Sen olarak yaptığımız bir saha taramasında Ebe ve Hemşire Yardımcılığı Bölümünde okuyan öğrencilerin geleceklerinden kaygılı ve UMUTSUZ olduklarını tespit ettik. Çalışma sonuçlarını önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşacağız.

Aktif Sağlık Sen olarak bütün Ebelerin Ebeler Haftasını ve 05 Mayıs Ebeler Gününü Kutluyoruz. Sendika olarak bu anlamlı haftada Ebeler Derneği Başkanı
Nazan KARAHAN'ın mesajına yer veriyoruz.

Sevgili meslektaşlarım,

Ebelik tarihin en eski mesleklerinden biridir. Yeni bir canlının dünyaya gelmesine yardımcı olmak, doğum ağrısı çeken bir annenin acısını dindirmekve aileye istek ve özlemle beklenen birinin katılımını sağlamak, ebelerin tüm çağlar boyunca toplumlarda saygın bir yer edinmesini sağlamıştır.

Fakat ülkemizde ebeler; hala yardımcı sağlık personeli olarak nitelenmekteve hekimin yardımcısı ve yönetiminde olan, doğum yaptıran, gebe, loğusa ve yenidoğana bakım veren ve yardım eden, sevimli, sevecen, fedakar fakat eğitim düzeyinin yüksek olmasına gerek olmadığı düşünülen bireyler olarak görülmektedir. Oysa ebelik, içinde bilim ve sanatı da barındıran profesyonel bir meslektir

Bir işin meslek sayılabilmesi için gereken en önemli özelliklerden biri, yapılan işin toplumun değişmesi ve insanlığın daha iyiye doğru gitmesinde toplumsal içerikli ve belirgin bir görev yüklenmesidir.Gelişimsel yaşam süreçleri gereği gebelik, doğum, emzirme gibi sağlık açısından son derece önemli deneyimler geçiren kadınların sağlığı, toplum sağlığının en önemli boyutunu oluşturmaktadır. 

Annenin sağlığı, çocuğun sağlığını ve dolayısıyla ailenin sağlığını doğrudan etkileyen bir faktördür. Bu nedenle, gebeliğin ve anneliğin güvence altında olması, bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemlerinin en az risk altında, hastalık ve sakatlıklardan uzak olarak geçirilmesi gerekmektedir.

 Bu açıdan bakıldığında, anne ve çocuk mortalite ve morbiditesini azaltmaya odaklanan ebelik, toplumun en temel gereksinimi için yaşamsal bir hizmet vermektedir. Nitekim DSÖ ve UNİCEF, Ana-Çocuk Sağlığı ve Temel Sağlık Hizmetlerinin başarı ile yürütülmesinde “ebelik mesleğinin güçlendirilmesi” üzerinde önemle ve ısrarla durmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü , Avrupa Bölgesi ,” 21.Yüzyılda Herkes İçin Sağlık Hedefleri”inde yer alan “Yaşama Sağlıklı Başlanması Hedefi” ebelik mesleğinin aile ve toplum için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha açığa çıkarmıştır.


Fakat özellikle I. basamak sağlık hizmetleri içerisinde, yurdumuzun dört bir köşesinde özveri ile çalışan ebeler, hak ettikleri toplumsal yeri ve değeri görememektedir. Ayrıca henüz yürürlükte olan ve ebelik mesleğinin pek çok alanda önünü tıkayan 1928 tarih ve 1219 sayılı yasa, ebeler için pek çok sorunun neredeyse kaynağını oluşturmaktadır.

Bu sorunlardan biri; ebelerin, görev, sorumluluk ve yetki sınırlarının belli olmamasıdır. Ülkemizde görev tanımlarının yapılmaması nedeni ile ebeler, görevleri dışında alanlarda çalıştırılmaktadır. Ebelerin çalışma alanlarında hemşireler ve hatta acil tıp teknisyenlerini (???) görmek de ayrıca üzücü bir başka konudur.

Ebelik eğitiminin lisans düzeyinde olması gerektiği gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kabul görmüş ve yasa ya da yasa niteliğinde ki direktiflerde hükme bağlanmıştır. Ülkemizde ebelik eğitiminin 1997-98 eğitim öğretim yılında lisans düzeyine çıkarılması sevindirici bir gelişme olmakla birlikte, lisans mezunu ebeler, iş bulmada sorunlar yaşamaktadır. Yetişmiş ebe gücüne kırsal alanda daha çok gereksinim duyulmasına karşın, lisans mezunu ebelerin bu alanlara atanmasında kadro tahsisi ve mevzuat yönünden engeller bulunmaktadır. Bu engellerin ortadan kaldırılması yerine, vekil ebe uygulamasının başlatılmış olması,, anlaşılması güç bir yaklaşımdır.

Ayrıca ebeler, mevcut yasada sağlık okulu mezunu olarak görüldüğü için, yönetim birimlerinde görevlendirilmemektedir. Doğumevlerinde bile, Baş ebelik ya da Ebelik Müdürlüğü kadrosu bulunmamakta, mevcut başhemşirelik ya da hemşirelik müdürlüğü kadrolarına ebeler atanmamakta ve pek çok meslektaşımız mağdur edilmektedir.

Yine dünyanın pek çok ülkesinde ve Avrupa Birliği ülkelerinde ebeler, obstetrik ultrason ile gebelik takibi yapmakta, belli ilaçları (uterotonikler, antibiyotikler vs..) reçete edebilmektedir. Ülkemizde yürürlükte olan yasa, ebelerin bu işlevlerine izin vermemekte ve ebelik rollerinin kısıtlanmasına neden olmaktadır.

Ebelik kadın mesleği olarak görülmesine rağmen, dünyanın pek çok ülkesinde erkek ebeler görev yapmaktadır. Pek çok kadın doğum uzmanı hekimin erkek olduğu ülkemizde, ebelikle ilgili yasal düzenleme, mesleği cinsiyete özgü hale getirmektedir.

Ağırlıklı olarak I. basamak sağlık kuruluşlarında özveri ile ev ev dolaşarak çalışılmasına, doğumevleri ve hastanelerde yoğun çalışma saatlerine rağmen ebelerimizin ekonomik düzeyleri de son derece düşüktür ve döner sermaye uygulamalarından hak ettikleri payı alamamaktadırlar..

Görüldüğü gibi, ebelik mesleği çözüm bekleyen pek çok sorunla boğuşmaktadır. Tüm bu sorunların çözümü için gerekli olan anahtar, ebelik mesleğinin güçlenmesini sağlayacak olan örgütlenmedir. Sağlık bakımı alanında en geniş grubu oluşturan ebelerin aynı çatı altında ve ortak hedefler doğrultusunda birleşerek oluşturacağı gücün karşısında durmanın mümkün olamayacağı inancındayım. Tek bir kum tanesi (tek başına bir ebe) ile küçücük bir cam parçası bile kırılamazken, bir avuç kum (örgütlenmiş ebeler) bir torbaya konduğunda (birlikte hareket ederse) kırılamayacak cam, aşılamayacak sorun yoktur..

Profesyonel ebeliğin desteklenmesi ve güçlendirilmesi yoluyla; kadın, yenidoğan, aile ve toplum sağlığının yükseltilmesi ve iyileştirilmesi amacı ile yola çıkan derneğimiz, işte bu ebelik gücünü harekete geçirmeyi planlamaktadır.

Fakat ülkemizde 58 bin civarında ebe bulunmasına rağmen, 1954 yılında kurulmuş olan ve 52 yıldır hizmet veren Ebeler Derneğinin yalnızca 750 üyesinin oluşu, mesleğimizin gelişimi ve sorunlarının çözümü için ciddi bir güç kaybına neden olmaktadır..

Yaptığımız son genel kurulda seçilen yönetim kurulumuz, yeni bir güç ve ideallerle yola çıkarak ebelik mesleğinin güçlenmesi için çalışmaya başlamıştır. Bütün meslektaşlarımızı sorunlarımızı aşmak ve sesimizi duyurmak için birlikte çalışmaya davet ediyorum.
Sevgi ve saygılarımla ..

Nazan KARAHAN
Ebeler Derneği Başkanı

ENGELLİ YAKINI OLANLAR VE 2 YILLIK ÜST ÖĞRENİM KAZANANLAR DA TAYİN İSTEYEBİLECEK










ENGELLİ YAKINI OLANLAR VE 2 YILLIK ÜST ÖĞRENİM KAZANANLAR DA TAYİN İSTEYEBİLECEK

ENGELLİ YAKINI OLANSAĞLIK PERSONELİMAZERET TAYİNİ İSTEYEBİLECEK




SAĞLIK PERSONELİARTIK İKİ YILLIK ÖĞRENİMDE DE
MAZERET TAYİNİ İSTEYEBİLECEK

04.04.2015 tarih ve 29316 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğiyle Sağlık Personeline yeni ve çok önemli haklar veren bazı değişiklikler yapılmıştır. Yönetmelikte yapılan ve önemli gördüğümüz bazı değişiklikler şöyle;


SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARI ATAMA VE YER
DEĞİŞTİRME YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR YÖNETMELİK


MADDE 3 - Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 11 - (1) Bakanlık ve bağlı kuruluşlar önceden duyurmak suretiyle talepte bulunan personeli geçici olarak görevlendirebileceği gibi ihtiyaç halinde re'sen de görevlendirebilir. Re'sen yapılan geçici görevlendirme süresi bir mali yılda iki ayı geçemez.


(5) Genel hayatı etkileyen savaş, deprem, sel ve yangın gibi doğal afetlerin meydana geldiği yerleşim yerlerinde görev yapan personel; en az sekiz haftalık gebe, kendisinin veya birinci dereceden bir yakınının engelli olduğunu veya vefat ettiğini veya çocuğunun beş yaşından küçük olduğunu ya da ilköğretimde eğitim gördüğünü belgelendirmesi kaydıyla bu afetle ilgili bir defaya mahsus olmak üzere afetin olduğu tarihten itibaren altı ay içinde başvurması halinde talepte bulunduğu ile altı aya kadar geçici olarak görevlendirilebilir.


(8) Personelin herhangi bir suretle görevde olmaması, nüfus hareketleri gibi nedenlerle personele ihtiyaç duyulması halinde Bakanlık ile bağlı kuruluşları kendi birimleri içinde; A hizmet grubuna dahil illerden aynı veya alt hizmet bölgesinin A, B, C ve D hizmet grubu illerine, B hizmet grubuna dahil illerden aynı veya alt hizmet bölgesinin B, C ve D hizmet grubu illerine, il içinde personel doluluk oranı yüksek olan birimlerden düşük olan birimlere geçici görevlendirme yapabilir. Ancak 5 ve 6 ncı hizmet bölgelerinin A ve B hizmet grubu illerinde görev yapan personel sadece 5 ve 6 ncı hizmet bölgelerinin C ve D hizmet grubu illerine geçici olarak görevlendirilebilir.
(9) İlgilinin talebi halinde il içinde yapılan geçici görevlendirme ile sekizinci fıkra hükümlerine göre yapılan geçici görevlendirme süresi her seferinde üç ayı ve bir mali yılda toplamda altı ayı geçemez.
(10) Geçici görevlendirmeye ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca belirlenir."
MADDE 4 - Aynı Yönetmeliğin 16 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"İsteğe bağlı yer değiştirme
MADDE 16 - (1) İller arası atama dönemleri Ocak ayı ile Temmuz ayıdır. Bakanlık ve bağlı kuruluşları açık olan ve doldurulmasına ihtiyaç duyulan kadroları ilan eder. Bu kadrolara atanmak isteyen personel, tercih yaparak müracaatta bulunur. Bakanlık ile bağlı kuruluşları tercih sırasına bakmaksızın hizmet puanına göre atamaları tamamlar. Hizmet puanlarının eşit olması halinde tercih sıralamasına bakılır. Tercih sıralamasının aynı olması durumunda ise mesleki kıdemi fazla olan personel öncelikli olarak atanır. Personelin il içi atamaları ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık ile bağlı kuruluşlarınca belirlenir.



(2) Standardın uygun olması kaydıyla bu Yönetmeliğin puan, süre ve dönem ile ilgili hükümlerine bağlı kalmaksızın;
a) Eşinin, çocuklarının, annesinin, babasının veya kardeşlerinden birinin ağır engelli olduğunu belgelendirmesi halinde engelli yakınının ikamet ettiği yere, kendisinin engelli olduğunu belgelendirmesi halinde ise talep ettiği yere,
ç) Eşinin zorunlu yer değiştirmeye tabi olarak görev yapmakta iken emekliye ayrılması halinde eşinin emekliye ayrılmasından sonraki bir yıl içinde eşinin ikamet ettiği yere,


e) 25/1/2013 tarihli ve 28539 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği kapsamında sözleşmeli aile hekimi olarak görev yapmakta iken başka bir ildeki aile hekimliği pozisyonuna yerleşmesi ve yeni yerleştiği aile hekimliği pozisyonunda fiilen iki yıl görev yapması ve sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi ve talebi halinde sözleşmesinin feshedildiği yere,
f) Kadroları Bakanlık veya bağlı kuruluşlarında olup tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık mevzuatına göre diğer kamu kurum ve kuruluşlarında uzmanlık eğitimi veya yan dal uzmanlık eğitimi yapan personelin talebi halinde, ilgili uzmanlık eğitimi giriş sınavı sonucunda yerleştirildiği eğitim kurumunun bulunduğu ildeki kadrosunun bulunduğu Bakanlık veya bağlı kuruluş kadrosuna,
g) Sağlık ile ilgili bir alanda en az iki yıllık öğrenim gördüğünü belgelendirmesi halinde, öğrenim süresi ile sınırlı olmak kaydıyla, öğrenim gördüğü yere,
bir defaya mahsus olmak üzere atanabilir.
(3) Stratejik personelin yer değiştirme taleplerinde bu maddenin ikinci fıkrasının (g) bendi hükümleri uygulanmaz."

Sağlık Personellerinin daha önceden öğrenim sebebiyle tayin isteyebilmesi için en az dört yıllık ve sağlıkla ilgili üst öğrenimi kazanması gerekiyordu. Bundan böyle sağlıkla ilgili bir öğrenim olması koşulu ile iki yıllık bir üst öğrenim içinde mazeret tayini istenebilecek. 
Bir diğer önemli değişiklikte, engelli bir yakını bulunması halinde, belgelemek kaydıyla ve bir defaya mahsus olmak üzere sağlık personelleri için mazeret tayini hakkı gelmiştir. Önceki yönetmelikte sadece geçici görevlendirme hakkı verilmişken bundan böyle sağlık personeli birinci derece yakınlarından herhangi birisinin ağır engelli olduğunu belgelemesi halinde dönem sartı olmadan mazeret tayini isteyebilecek. Değişen mevzuata göre "ağır engelli" ibaresinden sadece engelli olmanın tek başına yeterli olmayacağı, en az % 50 ve üzerinde hastalık veya bedensel engelinin bulunması, tekbaşına günlük ihtiyaç ve aktivitelerini yerine getiremeyip başkalarının yardımına ihtiyaç duyulması kısaca engelli kişinin bakıma muhtaç olması gerektiğini düşünüyoruz.

Ancak; Sağlık Kurullarından alınacak olan sağlık raporunda "Ağır Engelli" ibaresinin yazmasının tek başına yeterli olmakla birlikte yönetmelikte geçen "AĞIR ENGELLİ" sayılma kriteri veya durumlarının neler olduğunun Sağlık Bakanlığınca en kısa sürede açıklanması gerektiğini düşünüyoruz. 
Mevzuatta yapılan bu değişiklikleri gecikmiş bir hakkın iadesi olarak görüyoruz. Mevzuatta yapılan yeni değişiklikler ve tereddüte düşülen konularda Bakanlıktan açıklama talep ederek, konu hakkındaki analiz ve değerlendirmelerimiz devam edecektir.

Yönetmelik değişikliğinin tam metni şöyle;


Sağlık Bakanlığından:
SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARI ATAMA VE YER
DEĞİŞTİRME YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 26/3/2013 tarihli ve 28599 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (m) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“m) Stratejik personel: Tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi mevzuatına göre uzman olmuş uzman tabip, uzman (TUTG) ve tabip unvanındaki personeli,”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Hizmet puanının hesaplanmasında Kalkınma Bakanlığınca hazırlanan İl ve İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Tabloları esas alınır. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile 217 sayılı Devlet Personel Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamına giren bir kurum veya kuruluşta fiilen çalışılan her yer ve yıl için İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması endeksindeki sıra numarası 1000 rakamıyla toplanarak ilçe sıralaması puanı elde edilir. Bu rakama Ek 1’de bulunan İllerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralamasının Hizmet Puanına Katkısı Cetvelinin öngördüğü puan eklenerek hizmet puanı bulunur. Yeni il ve ilçeler kurulması hâlinde, yeni tablolar yayınlanana kadar, daha önce bağlı bulunulan il ve ilçenin puanları uygulanmaya devam edilir.”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 11 – (1) Bakanlık ve bağlı kuruluşlar önceden duyurmak suretiyle talepte bulunan personeli geçici olarak görevlendirebileceği gibi ihtiyaç hâlinde re’sen de görevlendirebilir. Re’sen yapılan geçici görevlendirme süresi bir mali yılda iki ayı geçemez.
(2) Turizm, mevsimlik işçi çalıştırma, ulusal ve uluslararası boyutta düzenlenen büyük organizasyonlar, kitlesel nüfus hareketleri nedeniyle nüfusunda önemli ölçüde artış gösteren yerlere geçici görevlendirme yapılabilir.
(3) 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununa göre askerlik yükümlülüğünü yedek subay olarak yerine getirenlerin eşleri, talepleri hâlinde yükümlülük süresi ile sınırlı olmak kaydıyla eşlerinin bulunduğu yere geçici olarak görevlendirilebilir.
(4) Zorunlu yer değiştirmeye tabi personel olup kadrosunun bulunduğu ilden başka bir ile görevlendirilenlerin ve 2547 sayılı Kanunun 38 inci maddesine göre Bakanlık veya bağlı kuruluşlarında görevlendirilenlerin eşleri, talepleri hâlinde görevlendirme süresi ile sınırlı olmak kaydıyla eşlerinin bulunduğu yere geçici olarak görevlendirilebilir.
(5) Genel hayatı etkileyen savaş, deprem, sel ve yangın gibi doğal afetlerin meydana geldiği yerleşim yerlerinde görev yapan personel; en az sekiz haftalık gebe, kendisinin veya birinci dereceden bir yakınının engelli olduğunu veya vefat ettiğini veya çocuğunun beş yaşından küçük olduğunu ya da ilköğretimde eğitim gördüğünü belgelendirmesi kaydıyla bu afetle ilgili bir defaya mahsus olmak üzere afetin olduğu tarihten itibaren altı ay içinde başvurması hâlinde talepte bulunduğu ile altı aya kadar geçici olarak görevlendirilebilir.
(6) Boşanma davası açan veya haklarında boşanma davası açılmış olanlar, durumlarını 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gereği ilgili makamlarca verilen tedbir kararıyla belgelendirmeleri halinde, dava süresince talebi halinde anne, baba veya reşit çocuklarının dava açılma tarihinden önce ikamet ettiği veya D veya C hizmet grubu illere geçici olarak görevlendirilebilir. Bu hüküm doğrultusunda görevlendirilenler, görevlendirildiği tarihten itibaren altı ayda bir, boşanma davasının görülmekte olduğu mahkemeden davanın safahatını gösterir belgeyi alarak çalıştığı kuruma bildirmekle yükümlüdür.
(7) Birlikler bünyesinde sözleşme imzalayan personelin eşleri, talepleri hâlinde sözleşme süresi ile sınırlı olmak kaydıyla eşlerinin bulunduğu yere geçici olarak görevlendirilebilir. Ancak stratejik personelin bu fıkraya istinaden görevlendirilebilmesi, eşinin birlikler bünyesinde genel sekreter, başkan veya stratejik personel kapsamında olup hastane yöneticisi, başhekim, müdür olarak sözleşme imzalamış olmasına bağlıdır.
(8) Personelin herhangi bir suretle görevde olmaması, nüfus hareketleri gibi nedenlerle personele ihtiyaç duyulması hâlinde Bakanlık ile bağlı kuruluşları kendi birimleri içinde; A hizmet grubuna dâhil illerden aynı veya alt hizmet bölgesinin A, B, C ve D hizmet grubu illerine, B hizmet grubuna dâhil illerden aynı veya alt hizmet bölgesinin B, C ve D hizmet grubu illerine, il içinde personel doluluk oranı yüksek olan birimlerden düşük olan birimlere geçici görevlendirme yapabilir. Ancak 5 ve 6 ncı hizmet bölgelerinin A ve B hizmet grubu illerinde görev yapan personel sadece 5 ve 6 ncı hizmet bölgelerinin C ve D hizmet grubu illerine geçici olarak görevlendirilebilir.
(9) İlgilinin talebi halinde il içinde yapılan geçici görevlendirme ile sekizinci fıkra hükümlerine göre yapılan geçici görevlendirme süresi her seferinde üç ayı ve bir mali yılda toplamda altı ayı geçemez.
(10) Geçici görevlendirmeye ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca belirlenir.”
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 16 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İsteğe bağlı yer değiştirme
MADDE 16 – (1) İller arası atama dönemleri Ocak ayı ile Temmuz ayıdır. Bakanlık ve bağlı kuruluşları açık olan ve doldurulmasına ihtiyaç duyulan kadroları ilan eder. Bu kadrolara atanmak isteyen personel, tercih yaparak müracaatta bulunur. Bakanlık ile bağlı kuruluşları tercih sırasına bakmaksızın hizmet puanına göre atamaları tamamlar. Hizmet puanlarının eşit olması hâlinde tercih sıralamasına bakılır. Tercih sıralamasının aynı olması durumunda ise meslekî kıdemi fazla olan personel öncelikli olarak atanır. Personelin il içi atamaları ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık ile bağlı kuruluşlarınca belirlenir.
(2) Standardın uygun olması kaydıyla bu Yönetmeliğin puan, süre ve dönem ile ilgili hükümlerine bağlı kalmaksızın;
a) Eşinin, çocuklarının, annesinin, babasının veya kardeşlerinden birinin ağır engelli olduğunu belgelendirmesi halinde engelli yakınının ikamet ettiği yere, kendisinin engelli olduğunu belgelendirmesi halinde ise talep ettiği yere,
b) Eşinin vefatından itibaren bir yıl içinde talep ettiği yere,
c) Eşinden boşanması halinde anne, baba, kardeş veya reşit çocuklarının boşanma tarihinden önce ikamet ettiği ile veya D ve C hizmet grubu illerden birine ya da halen görev yaptığı hizmet bölgesi ve grubu esas alınarak 26 ncı maddenin birinci fıkrasına göre boşanma tarihinden itibaren bir yıl içerisinde,
ç) Eşinin zorunlu yer değiştirmeye tâbi olarak görev yapmakta iken emekliye ayrılması halinde eşinin emekliye ayrılmasından sonraki bir yıl içinde eşinin ikamet ettiği yere,
d) Eş, çocuk, anne, baba veya kardeşlerinden birisinin er veya erbaş iken terör eylemleri etkisi ve sebebiyle şehit olması veya çalışamayacak derecede mâlûl ya da mâlûl olup da çalışabilir durumda olması ile bu durumdaki kamu görevlisi olması durumunda talep ettiği yere,
e) 25/1/2013 tarihli ve 28539 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği kapsamında sözleşmeli aile hekimi olarak görev yapmakta iken başka bir ildeki aile hekimliği pozisyonuna yerleşmesi ve yeni yerleştiği aile hekimliği pozisyonunda fiilen iki yıl görev yapması ve sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi ve talebi halinde sözleşmesinin feshedildiği yere,
f) Kadroları Bakanlık veya bağlı kuruluşlarında olup tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık mevzuatına göre diğer kamu kurum ve kuruluşlarında uzmanlık eğitimi veya yan dal uzmanlık eğitimi yapan personelin talebi hâlinde, ilgili uzmanlık eğitimi giriş sınavı sonucunda yerleştirildiği eğitim kurumunun bulunduğu ildeki kadrosunun bulunduğu Bakanlık veya bağlı kuruluş kadrosuna,
g) Sağlık ile ilgili bir alanda en az iki yıllık öğrenim gördüğünü belgelendirmesi hâlinde, öğrenim süresi ile sınırlı olmak kaydıyla, öğrenim gördüğü yere,
bir defaya mahsus olmak üzere atanabilir.
(3) Stratejik personelin yer değiştirme taleplerinde bu maddenin ikinci fıkrasının (g) bendi hükümleri uygulanmaz.”
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 17 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 17 – (1) Diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapanlar; Kanunun 74 üncü maddesi çerçevesinde, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında durumlarına uygun 6 ncı ve 5 inci hizmet bölgelerinden başlamak üzere belirlenen kadrolara, tercihleri doğrultusunda kura ile naklen atanabilirler.
(2) Kurumlar arası naklen atanabilmek için; Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine göre sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfına tabi veya vakıf üniversiteleri hariç olmak üzere tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi mevzuatına göre uzmanlık eğitimi alan personel olmak gerekir.
(3) Standardın uygun olması kaydıyla;
a) Bakanlık ve bağlı kuruluşları teşkilatı personelinden, talepleri 19, 20 ve 21 inci madde kapsamında uygun görülmüş olup münhal kadro bulunmaması nedeniyle ataması yapılamayanların,
b) PDC esas alınarak stratejik personelin,
c) Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (A) veya (B) bentlerine göre sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfına dâhil bir unvanda görev yapanların eşlerinin,
ç) 10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna tabi olarak görev yapanların eşlerinin,
d) Kamu hastane birliklerinde; genel sekreter, başkan, hastane yöneticisi, başhekim, müdür olarak görev yapanların eşlerinin,
e) Mevzuatı uyarınca zorunlu yer değiştirmeye tâbi olarak mülki idare amirliği, milli istihbarat, emniyet hizmetleri sınıflarından birinde görev yapanlar ile hâkim, savcı veya Türk Silahlı Kuvvetlerinde subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş veya uzman er olarak görev yapanların eşlerinin,
f) 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu çerçevesinde aile hekimi ya da aile sağlığı elemanı olanların bu görevlerinden ayrılarak tekrar eski görevlerine atananların,
g) Bakanlık onayı ile yürürlüğe konulan protokollerle diğer kamu kurum ve kuruluşlarından devredilen sağlık birimlerinde görev yapanların,
ğ) Er veya erbaş iken, terör eylemleri etkisi ve sebebiyle şehit olan veya çalışamayacak derecede mâlûl olan ya da mâlûl olup da çalışabilir durumda olanlar ile bu durumdaki kamu görevlilerinin Devlet memuru olarak görev yapan eş ve çocukları ile anne, baba ve kardeşlerinin,
h) Bakanlık veya bağlı kuruluşları bünyesinde yeni bir sağlık biriminin açılması sebebiyle aynı yerdeki farklı statüde hizmet veren sağlık biriminin kapanması veya statüsünün değişmesi durumunda, kapanan veya statüsü değişen sağlık biriminde görev yapanların,
ı) Teşkilat veya kadro bulunmaması veya başka bir yerde istihdamının mümkün olmaması gibi nedenlerle kurumlarınca yer değişikliği yapılamayanlardan; kendisinin veya eş, çocuk, anne, baba veya kardeşlerinden birinin engelli olması halinde,
kurumlar arası naklen atanmasında kura şartı aranmaz.
(4) Tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi mevzuatına göre diğer kamu kurum ve kuruluşlarında uzmanlık veya yan dal uzmanlık eğitimi yapmakta iken eğitimlerini tamamlamadan diş tabibi, tabip veya uzman tabip olarak atanmak isteyenler talepleri ve kurumlarının muvafakatı hâlinde D ve C hizmet grubu illerine tercihlerine göre atanırlar. Devlet hizmeti yükümlüsü olanlar; eski görev yerine, eski görev yerinde boş yer bulunmaması hâlinde eski görev ilinde münhal bir kadroya, eski görev yeri bulunmayanlar ise tercihleri alınarak ilk Devlet hizmeti yükümlülüğü kurasıyla atanırlar.
(5) Bakanlık ve bağlı kuruluşları arasındaki personel nakilleri 16 ncı maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre eylül ayında yapılır.”
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 18 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 18 – (1) Personelin aşağıda belirtilen mazeretleri belgelendirmesi ve talebi üzerine hizmet bölgelerindeki veya hizmet gruplarındaki zorunlu çalışma süreleri tamamlanmadan yer değiştirme suretiyle ataması yapılabilir.
a) Sağlık durumu.
b) Aile birliği.
c) Can güvenliği.
(2) Bu mazeretlerin değerlendirilmesinde birinci fıkrada belirtilen öncelik sırası esas alınır. Mazeret durumu haksız bir kazanıma neden olamaz.
(3) Müracaatlar, gerekli belgelerle birlikte personelin kadrosunun bulunduğu teşkilata göre il müdürlüklerine, müdürlüklere veya birliklere yapılır. Mazerete dayalı atamalar Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca il müdürlüğü, müdürlük veya birlik emrine yapılır. Münhal kadrosu bulunmayan İl’e, birliğe ve sağlık birimine atama yapılamaz.
(4) 16 ncı maddenin ikinci fıkrasının (g) bendine göre atananlar öğrenim durumları ile ilgili belgeyi her eğitim ve öğretim yılı başlangıcında, sağlık ve aile birliği mazereti nedeniyle görev yeri değiştirilen personel ise, mazeretlerinin devam ettiğine dair belgeleri, her yıl Ocak ayında çalıştığı kuruma bildirmekle yükümlüdür. İl müdürlükleri, müdürlükler ve birlikler mazereti sona eren personelin belgelerini 15 gün içerisinde Bakanlığa veya bağlı kuruluşlarına intikal ettirir.
(5) 16 ncı maddenin ikinci fıkrasının (g) bendine göre atanmış olup atanma gerekçeleri ortadan kalkan personel ile sağlık ve aile birliği mazereti sona eren personelin bulunduğu il, 5 ve 6 ncı hizmet bölgesinde veya C ve D hizmet grubunda ise talebi hâlinde yerinde bırakılır. Aksi hâlde eski görev yerine veya eski görev yerleri esas alınarak, 26 ncı madde hükümlerine göre atanırlar. Eski görev yeri bulunmayanlar ise; görev yaptıkları yer esas alınarak 26 ncı madde hükümlerine göre atanırlar. Ayrıca, Devlet hizmeti yükümlülüğünü tamamlamadan sağlık ve aile birliği mazereti sona eren Devlet hizmeti yükümlüleri, tercihleri alınarak ilk Devlet hizmeti yükümlüsü kurasıyla atanırlar.
(6) 19 uncu ve 20 nci maddeler ile 16 ncı maddenin ikinci fıkrasının (g) bendi gereği atananlara, atandığı yerde fiilen beş yıl çalışması hâlinde, dördüncü ve beşinci fıkra hükümleri uygulanmaz.”
MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 19 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Sağlık mazeretine bağlı yer değişikliği
MADDE 19 – (1) Personelin kendisinin, eşinin, annesinin, babasının, bakmakla yükümlü olduğu çocuklarının ve yargı kararı ile vasi tayin edildiği kardeşinin hastalığının görev yaptığı yerde tehlikeye girdiğini veya görev yerinin değişmemesi hâlinde tehlikeye gireceğini, üniversiteler veya Bakanlık eğitim ve araştırma hastanelerinden alınacak sağlık kurulu raporu ile belgelendirmesi halinde tedavinin yapılabileceği bir sağlık kurum veya kuruluşunun bulunduğu veya sağlığının olumsuz etkilenmeyeceği bir ilin münhal kadrolarına sağlık mazereti değerlendirme komisyonu kararı doğrultusunda atanır.
(2) Sağlık mazereti değerlendirme komisyonu, gerekli durumlarda bu raporların başka eğitim ve araştırma hastanelerinin sağlık kurullarınca da usule ve fenne uygunluğunun tespit edilmiş olma şartını arayabilir.”
MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 20 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Aile birliği mazeretine bağlı yer değişikliği
MADDE 20 – (1) Eşlerin ikisinin de Bakanlık veya bağlı kuruluşlarda kamu personeli olması hâlinde;
a) Astlık üstlük sıralaması esas alınarak astın görev yeri üste bağlı olarak değiştirilir. Üstlük astlık sıralaması; Bakanlık ve Bağlı Kuruluş Merkez Teşkilatı kadroları, il sağlık müdürü/halk sağlığı müdürü/genel sekreter, başkan, hastane yöneticisi, başhekim, eğitim görevlisi, başasistan, yan dal uzmanları, uzman tabipler, uzman diş tabipleri, tabipler, diş tabipleri ve diğer sağlık personeli şeklindedir.
b) Her iki eşin birinci fıkranın (a) bendindeki aynı sıralama grubunda yer alması halinde aile birliğinin D veya C hizmet grubu bir ilde sağlanması esastır. D veya C hizmet grubunda aile birliğinin sağlanamaması halinde; her iki eşin unvan ve branşında eşlerinin görev yaptığı ilin standardına göre doluluk oranı az olan ilde aile birliği sağlanır. Doluluk oranlarının da eşit olması halinde; aynı hizmet bölgesinde görev yapan eşlerden yer değiştirme talebinde bulunanın, farklı hizmet bölgelerinde görev yapan eşlerden ise üst hizmet bölgesinde görev yapan personelin görev yeri değiştirilir.
c) 16 ncı maddenin ikinci fıkrası ile 19, 21 ve 24 üncü maddelerine göre atanan personelin eşinin görev yeri değişikliği talebinde D veya C hizmet grubu şartı aranmaz. Bu Yönetmeliğin 16 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre atanan personelin görev yeri değişikliği talebinde eşinin atanma tarihinden itibaren bir yıl içerisinde D veya C hizmet grubu şartı aranmaz.
ç) Eşleri, kadrosunun bulunduğu il dışında herhangi bir aile hekimi pozisyonunda görev yapanların yer değişikliği talepleri bu fıkra ile ikinci fıkra hükümleri çerçevesinde değerlendirilir.
(2) Eşlerin farklı kamu kurum ve kuruluşlarında kamu personeli olarak çalışması halinde;
a) Varsa eşinin kurumuyla yapılan protokol hükümleri uygulanır.
b) Eşleri, mevzuatı uyarınca zorunlu yer değiştirmeye tâbi olarak mülki idare amirliği, milli istihbarat, emniyet hizmetleri sınıflarından birinde görev yapanlar ile hâkim, savcı veya Türk Silahlı Kuvvetlerinde subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş veya uzman er olarak görev yapan personelin eşinin görev yaptığı yere ataması yapılır.
c) Yer değişikliği talebinde bulunan personelin eşinin görev yaptığı yerin kendi unvan ve branşında C veya D hizmet grubunda olması halinde eşinin görev yaptığı yere ataması yapılır. Aksi halde ilgili kurumla koordinasyon sağlanır. Eşinin görev yaptığı kurumun başka yerde teşkilatının bulunmaması, kadro veya mevzuatı açısından aile birliği mazeretine dayalı atanma imkânının olmaması halinde talebi değerlendirilir.
ç) Eşi, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu kapsamında kurulan üniversitelerde öğretim üyesi olanların ataması eşinin görev yaptığı yere yapılır.
(3) Eşi, tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık mevzuatına göre uzmanlık veya yan dal uzmanlık eğitimi görmekte olanların yer değiştirme taleplerinde aslık üstlük, bölge ve hizmet grubu şartı aranmaz. Ancak, başvuru tarihi itibariyle eşinin kalan uzmanlık eğitim süresinin altı aydan fazla olması zorunludur.
(4) Personelin, milletvekili, belediye başkanı, muhtar veya noter olan eşlerinin bulunduğu yere yer değiştirme suretiyle ataması yapılabilir.
(5) Kamu görevlisi olmayan eşinin, atanma talep edilen yerde kesintisiz üç yıl sosyal güvenlik primi ödemek suretiyle kendi adına veya bir hizmet akdi ile işverene bağlı olarak çalışmış ve halen çalışıyor olması halinde, personelin yer değişikliği suretiyle ataması yapılır. Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında çalışanlardan askerlik süresini borçlanıp primlerini ödeyenlerin askerlikte geçen süreleri üç yıllık süre kapsamında değerlendirilir.
(6) Altıncı fıkra kapsamında yapılacak yer değiştirme işlemlerinde, kısa çalışma ödeneğinin ödenmesi ile askerlik nedeniyle işyeriyle ilişiği kesilenlerden askerlik dönüşü aynı ilde en geç iki ay içerisinde göreve başlanması halinde, müracaat tarihi itibariyle üç yıllık prim ödeme şartı aranmakla birlikte bulunduğu yerde üç yıllık kesintisiz prim ödeme şartı aranmaz.
(7) Stratejik personelin yer değiştirme taleplerinde bu maddenin ikinci fıkrasının (c) bendi ile beşinci fıkrası uygulanmaz.”
MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 21 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Can güvenliği mazereti ve olağanüstü durumlarda yer değişikliği
MADDE 21 – (1) Kendisinin, eşinin veya bakmakla yükümlü olduğu çocuklarının bulunduğu yerde kalmasının can güvenliğini tehdit altında bırakacağını adlî veya mülkî idare makamlarınca verilen belgeyle belgelendiren personel, can güvenliği mazeretine dayanarak standardın uygun olması halinde talep ettiği yere atanabilir.
(2) 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca hakkında adli makamlarca işyerinin değiştirilmesine ilişkin koruyucu tedbir kararı alınan personel, standardın uygun olması halinde talep ettiği yere atanabilir.
(3) Genel hayatı etkileyen savaş, sıkıyönetim, olağanüstü hâl ilanı, salgın hastalık ve doğal afetler gibi durumlarda, yer değişikliği işlemleri herhangi bir şarta bağlı kalmaksızın yapılabilir.
(4) Bu Yönetmeliğin puan, süre ve dönem tayini ile ilgili hükümlerine bağlı kalmaksızın deprem, su baskını ve yangın gibi doğal afetler sebebiyle kendileri ve bakmakla yükümlü olduğu yakınları, maddî ve manevi zarara uğrayanlardan afet bölgesinde olup başka bölgelere gitmek isteyenlerin atanma talepleri, durumlarını belgelendirmeleri ve görev yaptığı yerin personel ihtiyacı hakkında gerekli tedbirlerin alınması hâlinde bu afetle ilgili bir defaya mahsus olmak üzere afetin meydana geldiği tarihten itibaren altı ay içinde, talepleri doğrultusunda bir defaya mahsus olmak üzere standardın uygun olması hâlinde atanabilirler.”
MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin 25 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
“(2) İl müdürlüğü ve müdürlük görevini en az bir yıl, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında; genel sekreter, başkan, hastane yöneticisi, başhekim veya müdür olarak sözleşme imzalayanlardan en az iki yıl süreyle bu görevleri yürütenler, görevlerinden ayrıldıkları tarihten itibaren en geç 2 ay içinde müracaat etmeleri halinde bir defaya mahsus olmak üzere talepleri doğrultusunda durumlarına uygun bir kadroya atanabilirler. Bu süreden daha az görev yapanlar ise önceki kadrolarının bulunduğu ildeki durumlarına uygun bir kadroya atanırlar.”
MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin 26 ncı maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(5) 16 ncı maddenin ikinci fıkrasının (g) bendi ile 20 nci maddesi kapsamında atanmış olup 18 inci maddenin altıncı fıkrasında belirtilen süreyi tamamlamamış olması ve talebi halinde bir defaya mahsus olmak üzere eski görev yerine veya eski görev yeri esas alınarak bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre atanabilir.”
MADDE 12 – Aynı Yönetmeliğin 30 uncu maddesinin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve beşinci fıkrasının başına “16 ncı maddenin ikinci fıkrası ile” ibaresi eklenmiştir.
“(1) Bu Yönetmelik hükümlerine göre atanan personel atandıkları tarihten itibaren fiilen iki yıl çalışmadıkça başka bir yere atanma talebinde bulunamaz. Ancak atanma talepleri 16 ncı maddenin ikinci fıkrası ile 19, 20 ve 21 inci maddeler kapsamında ise fiilen iki yıl çalışmış olma şartı aranmaz.
(2) Bu Yönetmeliğin 16, 19, 20, 21 ve 26 ncı maddelere göre atanmış olup atama kararlarını iptal ettirenler, mazeret durumlarında yeni bir değişiklik olmadığı müddetçe bir yıl süre ile atama talebinde bulunamazlar.
(3) Branşında eğitim kliniği bulunan eğitim araştırma hastanelerine 16 ncı maddesinin birinci fıkrası, 17, 26 ve 29 uncu maddesine göre atanma talebinde bulunan uzman tabip ile uzman diş tabiplerinin başasistanlık sınavı başvuru şartlarını taşıdığını belgelemesi gerekir.
(4) 19 uncu madde kapsamında atanan personel, 26 ve 29 uncu maddelere göre, 20 nci maddesi ile 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendi kapsamında atanan personel ise 29 uncu maddeye göre atanma talebinde bulunamaz.”
MADDE 13 – Aynı Yönetmeliğin 31 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İstihdam planlama komisyonu, görevi ve çalışma usulü
MADDE 31 – (1) İstihdam Planlama Komisyonu Bakanlığın veya bağlı kuruluşlarının istihdam politikalarını belirlemek üzere Bakan onayı ile kurulur. Komisyonun çalışma usul ve esasları yönerge ile belirlenir.
(2) İstihdam Planlama Komisyonu, 5 inci maddedeki ilkeler çerçevesinde istihdam planlaması yapar. Komisyon, atama ve yer değişikliği dönemlerinden önce toplanarak gerekli kararları alır. Komisyonda alınan kararlar ilgili birimlerce uygulanır.
(3) İstihdam Planlama Komisyonu, 16 ncı maddenin birinci fıkrasına göre yapılan yer değiştirmelerde personel ihtiyacının fazla olduğu yerden ayrılacak olanlar için iki aylık süreyi geçmemek şartıyla sağlık hizmetinin etkin, verimli ve dengeli yürütülebilmesi amacıyla kısıtlayıcı tedbirler getirebilir.”
MADDE 14 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 15 – Bu Yönetmelik hükümlerini Sağlık Bakanı yürütür.


BU ÇAĞDA! İMZA ATMASINI BİLMEYEN SENDİKA AĞALARI VAR

BU ÇAĞDA! İMZA ATMASINI BİLMEYEN SENDİKA AĞALARI VAR


SENDİKACILIKTA
Yüzyılın SKANDALI!

İMZA ATMASINI BİLMEYEN 

SENDİKA AĞALARI VAR!


 


"""
SAĞLIK SEN ÜYELİKLERİ SAHTE ÇIKTI !"""


S

endika üyeliği basit ve sıradan bir belge olmadığından, şekli, içeriği ve her türlü detayı mevzuatla düzenlendiğinden, yine sendika üyeliği; Sendikayla gerçek kişiler arasında mali, sosyal ve hukuki sonuçlar içeren ve de karşılıklı irade beyanına dayanan bir sözleşme olduğundan, resmi evrak ve sözleşmelerde karar başkasına! imza bir başkasına! ait olamayacağından, Sağlık-Sen üyeliklerinde (üyeliğe kabul kısmında) kime ait olduğu belli olmayan son derece basit ve uyduruk çizgiler bulunduğundan, kısaca, Sağlık-Sen üyeliklerinde sendika yetkilisine ait bir imza bulunmadığından;
Sağlık-Sen Sendikasının üyelikleriKanuna Aykırı, Usulsüz ve Sahtedir.


Bu iddiayı ilk kez ortaya attığımızda Bakanlık yetkilileri ve sağlık sen başkanları “Hayrete düşerek, Nasıl Yani?” Demekten kendilerini alamadılar.


İkinci senemizde, aynı iddiaları içeren bir rapor hazırlayarak Çalışma Bakanlığının kapısını çaldığımızda; Kendilerinin kanun uygulayıcı veya denetleyici değil sadece uygulamaları gözetleyen ve raporlayan bir kurum olduklarını, iddialarımıza yönelik yargıya başvurmamız gerektiği cevabını verdiler. Çalışma Bakanlığının bu cevabı üzerine “Evrakta ve İmzada Sahtecilik, Devleti ve Kişileri Zarara Uğratmak” başta olmak üzere birçok iddiayla birlikte adli makamlara başvurduk. Adli soruşturma sürecinde;


1.) Sağlık Sen Genel Merkezi 17.07.2014 tarihli 3 sayfalık savunmasında, “Sendika üyeliklerinde genel merkez yöneticilerinin imzasının bulunmak zorunda olmadığını, üyeliklerde ve imzada bir sahtecilik yapmadıklarını, Sağlık Sen Üyeliklerindeki imzaların Sendika Genel Merkez Yetkilisine Ait Olduğunu ve Sahte Olmadığını” beyan etmişlerdir.


2.) Savunmanın sonuç kısmında ise; “Üyeliklerdeki bütün imzaların Sendika Genel Merkez yetkilisine ait olduğunu ve imzaların SAHTE OLMADIĞINI, böyle bir sahteciliğin de gereksiz olduğunu” beyan etmişlerdir.





3.) Isparta Cumhuriyet Başsavcılığının “Yetkisizlik Kararına”karşılık Sağlık Sen Genel Merkez karar defterinde bulunan imza örnekleri ile Sağlık-Sen’e ait çeşitli sayıdaki üyeliklerde bulunan imza örneklerini sunarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığımız itiraz ve başvuru üzerine;




Sağlık Sen Genel Merkez Yöneticileri önceki beyanlarını İNKAR ETMİŞLER, tam aksi yönde savunma yaparak, dosya içeriğindeki Sağlık Sen’e ait üyeliklerde bulunan imzaların Sendika Genel Merkez Yöneticilerine ait olmadığı gibi bu imzaların kesinlikle kendilerine ait olamayacağını, Isparta İlindeki Şube Yetkililerince böyle bir işlemin yapıldığını beyan etmişlerdir.




4688 sayılı kanuna göre sendika üyelikleri üç nüsha halinde düzenlenmek ve sendikalar, onaylı bir suretini üyenin kendisine vermek zorundadır.Yasaya göre aksi yöndeki davranışlar adli para cezasını gerektirir. Ancak sağlık iş kolundaki sendikalar uzun yıllardır bunu yapmıyorlar. Sebebine gelince yapılan bu tür sahteciliklerin ortaya çıkmaması içindir.


4688 sayılı Kanuna ve sendika tüzüklerine göre üyelik başvurularını değerlendirmek, üyeliğin kabulüne veya reddine karar vermek ve üyelik formlarını imzalamak sendika genel merkezi yönetim kurulunun görevi, yetkisi ve sorumluluğundadır. Bu yetki bağlı yetki olup il teşkilatlarına veya bir başkasına devredilmez.


En az 10 yıldır Sağlık-Sen’in üyelikleri Sendika Genel Merkezine gönderilmeden İl Başkanları veya diğer yetkisiz kişilerce tesis edilmekte, üyeliğe kabul kısmına imza atmak yerine çeşitli çizgiler veya figürler yapılmaktadır. Bu figürlere imza demek için insanın ya kör olması ya da hiç imza atmayı bilmemesi gerekir. Sağlık Sen üyeliklerindeki bu çizgi veya figürler Sağlık Sen il başkanlarının, mutemetlerin ve diğer yetkisiz kişilerin elinden ve kaleminden çıkmaktadır. Yüzbinlerce Sağlık Sen üyeliği bu şekilde tesis edilmiştir.


Sendika başkanlığı yapan bir kişinin 80 çeşit imzası olmaz. Ancak Sağlık Sen üyeliklerinde en az 80 çeşit imza/çizgi figürü mevcuttur. Çünkü, Sağlık Sen üyeliklerinin tamamı Sendika İl Başkanları ve diğer yetkisiz kişilerce tesis edilmekte ve üyeliklere imza atılmaktadır. Onun için Sağlık-Sen üyeliklerindeki imzalar ait olduğu Vilayete göre değişiklik gösterir.
Genel Merkeze her gün binlerce üyelik başvurusu gelecek ve siz her defasında Isparta için başka, İstanbul için başka imza atacaksınız öylemi? Üyelik formunda memurların imzası bulunmak zorunda! ancak sendika yetkilisinin imzası olmasa da olur öylemi? Siz hangi çağda yaşıyorsunuz beyler?
Bir üyelik formuna çizgi çekmek ile imza atmak arasında en fazla iki saniye oynar. Sizlerin yeni bir üye için ayıracak 2 saniye vaktiniz yoksa bu işi yapmayın beyler. İşte yetkisiz imza örneklerinden bazıları;







Sağlık iş kolunda en az 10 yıldır yapılan bu uygulama ve sahtecilikler Eğitim, Tarım, Enerji, Diyanet ve diğer işkollarında da yapılıyorsa, Allah rahmet eylesin! bu ülkede sendikacılık hiçbir zaman yapılmamış, sürekli sahtecilik yapılmış, devletimiz ve kişiler zarara uğratılmış demektir.

Sağlık personeline soruyorum; Daha imza atmasını bilmeyenler mi sizin hakkınızı savunacak? Onlar ancak sizi masalarda yüz üstü bırakıp, kapalı kapılar ardında koltuk pazarlığı yapmayı bilirler.

Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz, çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz! Diyen atalarımız ne güzel söylemişler. Her sahteciliğin bir bedeli vardır. Doğru yoldan gitmek varken hedefe çabuk varmak için yanlış yola ne gerek var. Usta şair Necip Fazıl’ın dediği gibi;


Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.


Hüseyin AYHAN
Aktif Sağlık Sen
Genel Başkanı



Bu yazının tüm hakları Aktif Sağlık Sen'e aittir. www.aktifsagliksenhaberbulten.org biçimindeaktif bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir. Açık kaynak göstermeden yapılan alıntılar için yasal takip yapılacaktır. ©

KAYBOLAN SADECE VEFA DEĞİL