18 Kasım 2015 Çarşamba

TÜRKİYE'DE SENDİKA VE SİYASET

TÜRKİYE'DE SENDİKA VE SİYASET

                   TÜRKİYEDE SENDİKACILIK VE SİYASET
Türkiye'de sendikacılığın ilk kez ortaya çıktığı 1946’dan bugüne sendika-siyasi parti ilişkilerini üç döneme ayırmak mümkündür. 1946-1960 arası birinci dönemde sendikalar siyasi partilere ihtiyatla yaklaşmışlar; yakın ilişkiler kurmaktan kaçınmışlardır.
1960-1980 arası dönemde bazı sendikalar, siyasi partilerle yakın ilişki içinde olmuşlar; hatta bir siyasî partinin kuruluşunda doğrudan rol almışlardır. Bazı siyasal partiler de, kendi doğrultularında sendikal üst örgütler kurulmasına yardımcı olmuşlardır.
1980 sonrası dönemde, sendikaların siyasi partilerle kurduğu ara bağımlılığa dayalı ilişkilerinin değiştiği gözlemlenmektedir.
Başka bir ifadeyle, sendikaların partilerle yakın işbirliğine dayalı bağımlı ilişkileri, bu dönemde bağımsız ilişkilere dönüşmüştür.
Çalışanların haklarının korunması ve geliştirilmesi amacıyla başlangıçta çalışma hayatı ile sınırlı bir alanda etkiye sahip olan sendikalar, demokratik gelişimle birlikte toplum ve siyaset üzerindeki etkinliğini de artırmıştır.

Örgütlenme sürecinin başında ideolojik gerekçelerle çatışma eksenine sahip olan “sendika-siyaset” ilişkisi, ilerleyen süreçte karşılıklı olarak menfaatlerin gelişimine aracılık eden bir işbirliğine dönüşmüştür. İşçi sendikacılığına oranla daha geç gelişen kamu sendikacılığının siyasetle ilişkisi, işin niteliği ve sendikal işlevler bakımından daha tartışmalı bir konudur.
Kamu görevlilerinin asli ve sürekli niteliğe sahip kamu hizmetlerinin yürütücüsü olmaları, görevlerini tarafsızca yapma zorunlulukları ve çalışma ilişkilerinin işveren boyutunun siyaset kurumu içinde belirlenmesi bu tartışmalardan birkaçıdır.

Türkiye’de 2000’li yıllarda çıkan 4688 sayılı kanunla kamu sendikacılığının, işçi sendikacılığının tersine hızlı bir büyüme süreci içinde olduğu görülmektedir. Komisyon üyeleri hükümetin atadığı kişilerden oluşmaktadır.Sendikanın nerdeyse söz hakkı yok…
Bu süreçte sendika üst örgütlenmelerinin siyasi çeşitliliğe denk düşen görünümü, “memur sendikacılığı-siyaset” ilişkisini tartışılmalı bir hale getirmektedir.
21. dönemde çoğunluğu koalisyonu oluşturan partilerden seçilen ve memur sendikacılığından gelen 7 milletvekili TBMM'ye girmesine rağmen, 2001 Haziran'da çıkarılan 4688 sayılı "Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu"nda memurlara sendikacılığın olmazsa olmazı sayılan "grevli toplu sözleşme hakkı" elde edilememiştir.2012 yılında sadece toplu görüşme hakkı alınabilmiş ise de içi boştur.
2001 yılında 4688 sayılı Kamu Sendikalar Kanunu tüm eksikliğine rağmen TBMM den geçtiğinde ne kadar sevinmiştik. Artık Memurlarda haklarını arayacak meşru zeminde kurulmuş sendikaları olacak ve hak aramada daha etkin olacaklardı.

Zaman içerisinde kamu sendikacılığı mecrasından kayarak siyasi partilerin arka bahçesine dönerken hak aramaktan ziyade haklar masada bırakılmaya başladı.
Yaptığımız bir ankette "Sendikaların önceliği ne olmalıdır?" sorusuna %91 oranında "Çalışanların haklarını korumak ve geliştirmek için mücadele etmeli" sonucu çıkmıştır.
 
Sendikaların siyaset ilişkisi nasıl olmalıdır?" sorusuna çalışanların %88’i sendikaların siyasetten uzak durması? Gerektiğini ifade ederken
 
."Size göre kamu görevlileri açısından en önemli sorun nedir?" sorun sıralamasında Birinci Sıraya Kurumlar arasında döner sermaye ücret adaletsizliği %97
İkinci Sıraya Siyasi müdahaleler %81. cevabı verilmiştir.
 
Ankete katılıp cevap verenlerin sağlık çalışanların %78’i daha önce sendika üyesi ve yöneticisi iken sendikalardan ayrıldıktan sonra " Sendikaların asıl amacı dışında faaliyetlerde bulunduklarını? ifade etmişlerdir.

Bu durum bize sendikaların siyasete bulaştığını göstermiştir. Öyle ki sendikalar bir ilin valisini değiştirecek kadar(Bolu) siyasilerle iç içe girmişlerdir.  
 
Sendikaların asıl amacı, “Çalışanların haklarını korumak ve geliştirmek” için mücadele etmek iken bu görevini terk ettiğini görüyoruz.
Oysaki "Örgütlü olmanın yararı? ele alındığında” Çalışma saatlerinin düşürülmesi, izinlerin artırılması, eğitim durumlarının lisans düzeyine getirilmesi, çalışma alanların iyileştirilmesi, uzun süreli çalışmaların sona erdirilmesi sosyal hakların iyileştirilmesi, Sendikaların en öncelikli talebi olan ücret artışı istemi bizi Bütçenin oluşturulması, Memur maaşı üzerindeki vergilerin kaldırılması,kaldırılamıyor ise en aza indirmek politikaları İnsanca yaşayacak bir temel ücretin belirlenmesi, aile, çocuk, kira yardımı gibi sosyal yardımların günümüz koşullarına uygun hale getirilmesi, çalışma sürelerinin kısaltılması vb. gibi  olgular sendikal talepler, olmalıdır
Ekonomik-demokratik mücadele kitlelerin günlük yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik mücadele alanıdır.
 
Politik mücadele iktidarın belirlenmesi mücadelesi ya da siyasi iktidar mücadelesidir. Sıradan bir günlük mücadele ya da ekonomik demokratik mücadele alanındaki günlük sorunlara karşı pratik politikalar değil çalışan kitlelerin politik iktidar mücadelesi olmalıdır.
Sendika, çalışanların özlük, sosyal, ekonomik demokratik hakların kazanılması, korunup geliştirilmesini sağlayan örgüttür. Siyaset, en geniş anlamda ülke sorunları ile ilgilenme ülke sorunlarına çözüm üretme işidir. Sendika siyaset ilişkisi ise; Sendikanın siyaset yapıp yapamayacağını, sendikaların siyasi partilerle ilişkilerini, sendika üye ve yöneticilerinin siyasi partilerle ilişkilerini, siyasi iktidarların ve/veya partilerin sendikalara yaklaşımlarını kapsar.
Sendikaların siyasi partilerle yaptıkları işbirliğinin partinin bir organı gibi bir yapıya dönüşmemesi de büyük önem taşımaktadır. Sendikalar var oldukları andan itibaren üyelerinin hak ve çıkar savunması üzerinden güç kazanmış olan yapılardır.

Bununla birlikte, sendikaların asıl amacı olan üyelerinin çıkarlarının, siyasi ve ideolojik ilişki içinde bulunulan partinin çıkarları ile çakışması halinde yaşanacak çelişki; sendikal politikaların belirlenmesinde bir yol ayrımına karşılık gelebilmektedir
2000 yılların başında siyasi manevra ile bir konfederasyon başkanına operasyon yapılarak görevden el çektirildiğini hatırlayanlar mutlaka vardır. Demokratik olmayan yollarla indirilmesi ne kadar etik değilse, halisane duygularla  kurduğu konfederasyonda demokrasi ve inançları savunurken onun ölümü ile konfederasyon ve ona bağlı bazı sendikalarda amacının dışında sadece makam ve koltuk sevdalılarınca yönetilip kendilerini siyasete atlamak için basamak olarak kullandıklarına şahit olduk.

Bunu da hep eleştirdik. Görüldüğü gibi sendikaların en önemli işlevlerinin başında memurun; ekonomik, sosyal-kültürel, Ahlaki değerleri koruma, siyasi işlevleri aklımıza gelmektedir.
Sendikaların siyasi işlevleri çok önemli olup çalışanlar üzerinde kritik önem arz etmektedir.
Şöyle ki Gündelik sıcak siyasetle uğraşmayan hatta bilinçli olarak ilgilenmeyen bireyler, bazı konularda hükümetin kendisi ile ilgili bir konuda çıkardığı bir kanun vesilesiyle siyasallığın bir kenarında yer almakta ve mecburen siyasetle ilgilenmektedir. Siyasetle ilgilenmek başka siyasi partilerle ortak hareket edip siyasi partilerin şubeleri/taşra teşkilatları gibi çalışması başka şeylerdir. Elbette siyasi partilerle görüşmek, kanun teklifi sunmak ve kanununun meclisten çıkması için destek alması başka bir şeydir.
Siyasal partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşlarından oluşmazlar ama maalesef günümüzde böyle olmadığını görüyoruz. Sendikalar siyasallaşmış ve belli zümrelerin etkisi altına girmişlerdir.
Siyasetin yapılma yeri siyasi partilerdir. Bu nedenle tüm çalışanlara özellikle de memurlara siyasete katılma hakkı tanınmalıdır. Bu hak tanındığı ölçüde memurlar sendikalarda siyaset yapmaktan vazgeçip Siyaseti, düşüncesine uyan partide siyaset yaparken sendikal mücadelede siyasallaşmaktan uzak kalacaktır.
Bir başka deyişle siyaset üstü sendikacılığın olmazsa olmazlarından biri siyasi partilerden uzak kalmak ve siyasetten bağımsız hareket etmektir. Bu gerçekleşmediği takdirde siyaset bir şekilde sendikal mücadeleye sızmaya ve bu mücadeleyi kontrolü altında tutmaya çalışacaktır.
Bu nedenledir ki siyaset üstü sendikal mücadeleyi savunduğumuz ölçüde memurlara siyaset hakkının da ateşli bir savunucusu olmalıyız. Sendikal mücadelede birlik, siyasal düşüncede farklılık ancak bu şekilde gerçekleştirilir. Bölünüp parçalara ayrılan yer sendikalarımız değil, siyasi partileriniz olmalıdır.

Siyasi konularda taraf olmayan siyaset üstü sendikacılık anlayışı, iktidarların sendikanın faaliyet alanına giren konularda yapmış olduğu tasarrufların artılarını ve eksilerini, sebep olabileceği sonuçları, uygulamadaki güçlükleri üyeleriyle ve kamuoyuyla paylaşarak objektif bir bakış açısı sunar. Uygulamada ortaya çıkabilecek üye mağduriyetlerini dile getirir. Yaşanan mağduriyetlerin giderilmesine gayret etmektir.
Sonuç olarak Ülkemizde örgütlü bulunan kamu görevlileri konfederasyonlarının geçtiğimiz süreçte siyaset kurumu ile yakın ilişkiler geliştirdiklerine şahit olduk. Bu ilişki düzeyinde, kamu görevlilerinin politik yaklaşımlarının ve tercihlerinin belirleyici olduğunu söylemek mümkündür.

Ancak siyasi iklime denk düşen bu parçalı sendikal örgütlenme yapısının, çalışma hayatının en temel sorunlarında dahi siyasi otorite ile uzlaşma sağlayamaması, sendikaların güç ilişkilerindeki konumunu zayıflatmaktadır.
 
Sendikaların günümüz toplumsal ilişkiler sisteminde yalnızca meslekî ve ekonomik faaliyetlerle sınırlı kalmayacak şekilde siyasi faaliyetlere de önem vermeleri gerekmektedir.
 
Ancak siyaset kurumu ile yapılacak işbirliğinin sendikaları, siyasi partilerin çalışma hayatı temsilcisi durumuna getirerek dönüştürmesine izin verilmemelidir. Siyasi partilerle ilişkiler, üyelerinin hak ve menfaatlerinin korunup geliştirilmesi ve sosyal sorunların çözümünde önerilerin geliştirilerek çözüm süreçlerine katkı sağlanması gibi bir kısıt içinde yürütülmesi olmalıdır.

HÜSEYİN AYHAN
AKTİF SAĞLIK-SEN
GENEL BAŞKANI

Hiç yorum yok:

KAYBOLAN SADECE VEFA DEĞİL